İslam Dini Yolsuzluğa Nasıl Bakıyor?
Dinler, sosyal açıdan toplumların düzenini sağlayan önemli kurumlardır ve bu nedenle yolsuzluğa bakış açıları büyük önem taşır. İslam dini, yolsuzluğu kesin bir şekilde reddeder ve onu şiddetle kınar. Yolsuzluk, İslam ahlakına, adalet anlayışına ve kamunun haklarına aykırı bir eylem olarak kabul edilir. Hem bireysel hem de toplumsal açıdan büyük zulüm olarak değerlendirilir.
Kur’an-ı Kerim’de “yolsuzluk” kelimesi doğrudan geçmese de, bu eylemi tanımlayan fiillere karşı net uyarılar bulunmaktadır. Kur'an, insanların birbirlerinin mallarını haksız yollarla yemesini kesinlikle yasaklar. Özellikle rüşvet vererek veya alarak başkalarının mallarına el konulması şiddetle kınanır. Bakara Suresi'nin 188. ayetinde şöyle buyrulur: "Aranızda birbirinizin mallarını haksız yollarla yemeyin. İnsanların mallarından bir kısmını bile bile günaha girerek yemek için onları hakimlere (rüşvet olarak) vermeyin ". Bu ayet, rüşvetin sadece alan için değil, veren için de günah olduğunu ve haksız mal edinmenin genel bir yasağını ifade eder.
Emanete hıyanet de İslam’da önemli bir yolsuzluk türü olarak ele alınır. Kamu görevlilerinin veya herhangi bir emanetle yükümlü olan kişilerin, kendilerine verilen yetkiyi ve görevi şahsi çıkarları için kötüye kullanması, emanete hıyanet olarak değerlendirilir. Kur'an, emanetlere riayet etmeyi ve adaleti gözetmeyi emreder. Nisa Suresi’nin 58. ayeti bu konuda açık bir hüküm sunar: “Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor”. Bu ayet, kamu görevlerinde ehliyet ve liyakatin esas olduğunu, adaletin gözetilmesi gerektiğini belirtir. Yolsuzluk ise hem emanete ihanet hem de adaletsizliğe neden olan bir durumdur.
Yolsuzluk, toplumsal adaleti zedeleyen ve zulme yol açan bir olgudur. Kur'an-ı Kerim’de, adaletin tesis edilmesini ve zulümden kaçınılmasını emreden birçok ayet bulunmaktadır. Zira yolsuzluk, ekonomik ve sosyal dengesizliklere, fakirliğe ve mağduriyetlere yol açar. Ticari hayatta da dürüstlük İslam’ın emrettiği bir ilkedir. Ölçü ve tartıda hile yapmak, insanları aldatmak ve haksız kazanç sağlamak, yolsuzluğun bir başka türü olarak yasaklanmıştır. Hud Suresi’nin 85. ayetinde "Ey kavmim! Ölçüyü ve tartıyı adaletle tam yapın. İnsanların mallarını eksiltmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın" buyrulur.
Devletin ve kamu mallarının, bir başka deyişle beytülmalın korunması da İslam'ın önem verdiği konulardandır. Kamu mallarına zarar vermek, zimmetine geçirmek veya haksız yere kullanmak da yolsuzluk kapsamına girer. Görüldüğü üzere Kur'an-ı Kerim, yolsuzluğa karşı çok net ve sert bir duruş sergilemektedir. Yolsuzluğun farklı türleri ele alınarak müminler uyarılmaktadır.
Hz. Peygamber’in (s.a.v.) hadislerinde de yolsuzluk (rüşvet, kamu malını zimmete geçirme, görevi kötüye kullanma gibi) kesin ve net ifadelerle yasaklanmış ve şiddetle kınanmıştır. İslam ahlakı ve kamu yönetimi ilkeleri açısından yolsuzluk, zulüm, haksızlık ve emanete ihanet olarak görülür. Rüşvetin haram oluşu, hadislerde sıkça vurgulanmıştır: "Râşî (rüşvet veren), mürteşî (rüşvet alan) ve onların arasını yapan (aracılık eden) lânetlenmiştir" (Ebû Dâvûd, Akdiye 6; Tirmizî, Ahkâm 9; İbn Mâce, Ahkâm 12). Bu hadis, rüşvetin sadece alana değil, verene ve aracıya da yasak (günah) olduğunu ortaya koyar. “Lanetlenmiştir” ifadesi, Allah’ın rahmetinden uzaklaştırılmayı ifade eder ve bu derece ağır bir uyarı, yolsuzluğun dinî açıdan ne kadar ciddi bir günah olduğunu da gösterir.
Kamu görevlisinin görevi dolayısıyla hediye alması da yolsuzluk kapsamında değerlendirilir. Bir zekât memurunun görevi sebebiyle hediye almasını reddeden Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Annesinin evinde otursaydı, ona bu hediye gelir miydi?” (Buhârî, Hibe 18; Müslim, İmâre 26). Bu durum, kamuda görevli bir kimsenin görevinden dolayı hediye almasının, menfaat ilişkisine kapı aralayacağı için yolsuzluk kapsamında değerlendirilebileceğini gösterir. Kamu malına el uzatmanın haramlığı da hadislerde belirtilmiştir. Hz. Peygamber (s.a.v), kamu malını zimmetine geçiren kişinin âhirette rezil olacağını ve suçunun ortaya döküleceğini vurgulayarak, yolsuzluğun hem dünyada hem de âhirette hesabının sorulacağına işaret etmiştir.
Emanete riayetin önemi, münafıklık alametleriyle ilişkilendirilmiştir: "Münafığın alameti üçtür: Konuştuğunda yalan söyler, söz verdiğinde sözünde durmaz, kendisine bir şey emanet edildiğinde ihanet eder" (Buhârî, Îmân 24; Müslim, Îmân 107). Emanetin kötüye kullanılması bir yolsuzluk türüdür ve bu hadis, emanete ihanet edenin münafık alameti taşıdığını belirtir. Dolayısıyla yolsuzluk, Müslüman şahsiyetine aykırı bir davranış olarak görülmüştür.
Liyakatin önemi de İslam’da yolsuzlukla mücadelede merkezi bir yer tutar. "Daha ehil ve liyakatlisi varken yakınlık sebebiyle bir başkasını tercih ve istihdam eden kimse Allaha, Resulüne ve bütün Müslümanlara karşı hâinlik etmiş olur." hadisi (Hâkim, Müstedrek, IV, 192), nepotizm, kronizm, partizanlık gibi kayırmacılık türü yolsuzlukların caiz olmadığını, Allah’a, Peygamberine ve Müslümanlara karşı hainlik olduğunu vurgulamaktadır. Hz. Peygamber (s.a.v.) yolsuzluğu net şekilde yasaklamış ve bu tür fiilleri yapanları sert bir şekilde uyarmıştır: “Kamu işlerinde görevli olan kimse, kendisine verilen dışında bir şeyi alırsa hıyanet etmiş olur” (Buhârî, Hibe, 18). Ayrıca, “Rüşvet alan da veren de cehennemdedir” (Tirmizî, Ahkâm, 9) buyurarak rüşvetin ağırlığını ifade etmiştir. Bu hadislerde kamu malını zimmete geçirme, görevi çıkar için kullanma, rüşvet alma-verme gibi eylemler açıkça yasaklanmıştır.
İslam hukukçularına göre rüşvet, haramdır ve büyük günahlardandır. Rüşvet alışverişi geçersizdir ve alınan mal iade edilmelidir. Kamu malını zimmete geçirme ve kamu görevini kötüye kullanma gibi fiiller “hiyanet” kapsamında değerlendirilir ve hem dünyevi hem de uhrevi cezalar doğurur.
Genel bir değerlendirme yapacak olursak, Kur'an-ı Kerim, yolsuzluğu sadece bireysel bir ahlak sorunu olarak değil, aynı zamanda toplumsal bir hastalık olarak görür. Yolsuzluğun yaygınlaşması, toplumun çürümesine, güvenin sarsılmasına ve adaletin kaybolmasına yol açar. Bu nedenle İslam, yolsuzluğun her türlüsünü kesin bir dille yasaklar ve Müslümanları dürüst, adil ve emanete riayet eden kişiler olmaya teşvik eder. Yolsuzlukla mücadele, Kur'an-ı Kerim'in temel ahlaki ve sosyal prensiplerinden biridir. İslam, bireylerin ve toplumun refahını güvence altına almak için yolsuzluğun kökünün kazınmasını öngörür.
Ömer Yürekli
Gazete Ankara DHP Köşe Yazarı
oyurekli@gazeteankara.com.tr
www.gazeteankara.com.tr
“Türkiye’nin kalbi Ankara’nın sesi”
YORUM YAP