YAZARLAR

19 Haziran 2025 Perşembe, 10:38

Şehirleri Betonla Değil, Birlikte İnşa Edelim: Türkiye’nin Geleceği İçin Milli Bir Çağrı

Türkiye’nin şehirleşme, tapu-kadastro, rant düzeni sorunları, deprem gerçeğiyle birleşince toplumsal bir beka meselesi haline geliyor.

Türkiye sadece bir coğrafya değil; bir milletin alın teriyle yoğrulmuş vatanıdır. Her taşı, her toprağı, her sokağı bu milletin hikâyesidir. Ancak ne acıdır ki; biz bu hikâyeyi plansız şehirler, belirsiz tapular, adaletsiz imar planları ve deprem enkazlarının altında kalan canlarla anlatmak zorunda kalıyoruz.

Türkiye’de şehirleşme denince artık aklımıza insan değil, beton geliyor. Betonun yükseldiği ama insanın küçüldüğü şehirlerde yaşıyoruz. Ve en acısı: Bu yanlış şehirleşme sadece yaşam kalitemizi değil, can güvenliğimizi de tehdit ediyor.

Bakın, biz deprem ülkesi olduğumuzu 1999’da, 2011’de, 2020’de, 2023’te hep yeniden öğrendik. Her defasında "Bir daha asla" dedik. Ama sonra ne oldu?
Aynı hataları yeniden yaptık. Aynı ihmaller yeniden yaşandı.Çünkü mesele sadece bina yapmak değil, doğru yere, doğru planla bina yapmaktır.

Peki neden bu hale geldik? Çünkü Türkiye’de şehirleşme yıllardır tapusu belirsiz, kadastrosu eksik, imarı adaletsiz bir zemin üzerinde yükseldi. Bu toprakların kime ait olduğu tam belli değilse, zihniyet sağlam değilse, oraya yapılan bina sağlam da olsa, o şehir sağlam değildir.

Bugün kentsel dönüşüm yapamıyoruz. Neden? Çünkü arsanın tapusu kime ait belli değil. Tapu var ama sınırı belli değil. Plan var ama mülkiyet karışık. İşte bu yüzden şehirlerimiz her depremde yerle bir oluyor.

Deprem binaları yıkmaz, ihmaller yıkar. Ve bu ihmallerin temelinde tapuda, kadastroda, planda, ranta teslim olmuş bir düzen var. Ama buradan bir umutsuzluk değil, bir milli birlik çağrısı çıkarmamız gerekiyor.

Bu mesele şu veya bu parti meselesi değil, siyaset üstü bir memleket meselesidir.
Bu mesele sağın, solun meselesi değil; Türkiye Cumhuriyeti’nin bekasıyla ilgili bir meseledir.

Eğer biz bu tapu-kadastro sorununu çözemezsek: Ne kentsel dönüşüm sağlıklı olur. Ne depremde can kaybını engelleyebiliriz. Ne de torunlarımıza güvenli şehirler bırakabiliriz.

Artık bu meseleye topyekûn yaklaşmak zorundayız. Hükûmetiyle, muhalefetiyle, belediyesiyle, vatandaşlarıyla, akademisyenleriyle bir milli mutabakat oluşturmak zorundayız.

Buradan çağrımızdır. Acilen;

·        Ulusal Tapu-Kadastro Reformu hemen başlatılmalıdır.

·         Ulusal Deprem Dirençli Şehirler Planı hazırlanmalıdır.

·         Bağımsız ve şeffaf bir kentsel dönüşüm denetim mekanizması kurulmalıdır.

·         Her şehre özel, bilimsel zemin etütleri zorunlu hale getirilmelidir.

·         İmar affı değil, adaletli imar düzeni sağlanmalıdır.

Ve en önemlisi; bu süreçte toplumun her kesiminin katılımı sağlanmalıdır. O şehirde yaşayan halk, STK’lar, meslek odaları masanın etrafında oturmalıdır.
Çünkü bu ülkenin şehirleri masa başında değil, milletin aklı ve alın teriyle kurulmalıdır.

Türkiye eğer isterse bu meseleyi çözme iradesine sahiptir. Biz istersek depremi sadece bir doğal olay, enkazı ise geçmişin tarihi bir hatası olarak bırakırız. Ama çözümsüzlüğü seçersek, enkaz altında kalacak olan sadece binalar değil, geleceğimiz olur.

Bu çağrı siyasi değil; vicdani bir çağrıdır.
Bu çağrı ideolojik değil; evlatlarımızın hayatı içindir.
Bu çağrı bireysel değil; Türkiye’nin ortak geleceği içindir.

Türkiye, birliğini gösterirse şehirleriyle yeniden ayağa kalkar. Aksi halde her yer beton olur; ama medeniyet olmaz!

Gelin bu kez doğru yapalım!
Gelin bu kez birlikte yapalım!
Gelin bu kez Türkiye’ye yakışanı yapalım!
Saygılarımızla,

 

Doç. Dr. Orhan Ercan
Ankara Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Fakültesi,
Gayrimenkul Geliştirme ve Yönetimi Bölümü

Prof. Dr. Ayhan ERDEM
aerdem@gazeteankara.com.tr
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi
Gazete Ankara DHP Köşe Yazarı

 

 

YORUM YAP

Yorumu Gönder

YORUMLAR (0)