YAZARLAR

16 Haziran 2025 Pazartesi, 16:49

Şeytan Kulağına Kurşun

Geri Dönüşün Kısa Hikâyesi: Kelimelerle Yeniden Buluşmak

Hayat, bazen yazıdan uzaklaştırır bizi. Kalemin ucundaki kelimeler susar, cümleler bir köşeye çekilir. İşte tam da böyle bir dönemden sonra sizlerle yeniden buluşmanın iç huzurunu yaşıyorum. Yazıya duyduğum inanç ve sizlerden gelen görünmez bağ, beni yeniden bu satırların başına getirdi. Çünkü inanç, sadece Tanrı’ya ya da bilime değil; bazen kendimize, bazen de yazının iyileştirici gücüne duyulan sadakattir.

Bu yazı, tam da bu nedenle sadece kelimelerle değil; insanlık tarihinin derinliklerinden bugüne taşınan kültürel mirasla da yeniden bir buluşmadır. İnanç dediğimiz şeyin zaman zaman nasıl batıla dönüştüğünü; nasıl Şamanist ve Paganist köklerden bugünkü alışkanlıklarımıza kadar süzüldüğünü anlamaya çalışacağız. Çünkü geçmişin izlerini bilmeden, bugünkü davranışlarımızı anlamlandırmak mümkün değildir.

İnanç ve Batıl Arasındaki O İnce Çizgi

İnanç; doğruluğuna, varlığına veya gerçekleşeceğine dair duyulan güçlü bir güven halidir. Kimileri için Tanrı, kimileri için bilim, kimileri içinse bireysel idealler bu güvenin kaynağıdır. Ancak bir de farkında bile olmadan hayatımıza yön veren, “batıl” olarak nitelendirilen inanışlar vardır. Mantıktan, bilimden ve dinin temel öğretilerinden uzak ama toplumsal bellekte kök salmış olanlar...

Batıl İnanç Nedir?

Batıl inanç, akıl ve bilimle açıklanamayan, genellikle eski inanç sistemlerinden süzülen, kişinin yaşadığı çevre ve geleneklerle şekillenen; korku, umut ve belirsizlik gibi duygularla beslenen davranış kalıplarıdır. Bu inançların birçoğu, özellikle Türk halk kültüründe Şamanist ve Paganist kökenlerden miras kalmıştır.

Şamanizm, Orta Asya kökenli eski Türk topluluklarında görülen, doğayla ve ruhlarla iletişim kurmayı amaçlayan, kutsal kişi olan “şamanlar” etrafında şekillenen inanç sistemidir.

Paganizm ise tek tanrılı dinlerden önce var olan çok tanrılı, doğa merkezli inanç sistemlerinin genel adıdır. Pagan kültürlerde; ağaçlar, taşlar, gök cisimleri ve çeşitli doğa olayları kutsal kabul edilir.

Bugün hâlâ “kurşun dökmek”, “tahtaya vurmak”, “çaput bağlamak” gibi ritüellerin yaşaması, bu inanç sistemlerinin halk kültürüyle harmanlanarak günümüze ulaşmasından kaynaklanmaktadır.

Türkiye’de En Yaygın Batıl İnançlar ve Anlamları

Bir araştırmada Türkiye'de 1380’e yakın batıl inanç tespit edilmiştir. Aşağıda, halk arasında hâlâ geçerliliğini sürdüren bazı inançları ve ardındaki anlamları kısa açıklamalarla sunuyorum:

Mavi boncuk takmak → Nazarın olumsuz etkilerinden korunmak için kullanılır. Göz şeklinde olan boncuk, kötülükleri geri yansıttığına inanılır.

Tahtaya vurmak & kulağını çekmek → Söylenen kötü şeyin gerçekleşmemesi için evrene “şaka yaptım” mesajı gönderme refleksi. Halk arasında kötü enerjiyi savuşturma yöntemi.

Gece tırnak kesmemek → Gece kesilen tırnakların cinleri çektiğine veya bereketi kaçırdığına inanılır.

Gece ıslık çalmak → Cin ya da kötü ruhları çağırma anlamı taşır. Özellikle köy kültürlerinde yaygın bir korkudur.

Kurşun dökmek → Üzerindeki kötü enerjiden, nazardan ya da ruhsal sıkıntılardan arınma ritüelidir. Kurşunun şekline göre yorum yapılır.

Kara kedi görmek → Kötülüğün veya uğursuzluğun habercisi olarak görülür. Yol değiştirip “önünü kesmemesi” beklenir.

Misafir gidince arkasından su dökmek → Uğurlama ve yolunun açık olması temennisi olarak değerlendirilir.

Elden ele makas vermemek → Tartışma, küslük ya da ilişkilerde soğukluk yaratacağına inanılır. Kesici bir nesne olduğu için, aradaki bağı koparacağı düşünülür.

Yeni gelinin kucağına erkek bebek oturtmak → İlk çocuğunun erkek olacağına inanılır. Bereket ve soyun devamı arzusu taşır.

Yeni doğum yapmış kadına kırmızı kurdele bağlamak → Nazar ve "albasma" denilen geleneksel kötü ruh etkisinden korunma amacı taşır.

Ağaca çaput bağlamak → Bir dileğin gerçekleşmesini temenni etme. Doğayla kurulan sembolik bir bağın izidir.

Dört yapraklı yonca bulmak → Şans ve bolluğun işareti olarak görülür.

Bu semboller, aynı zamanda korkularımızı yönetmenin, hayatı anlamlandırmanın ve içsel huzuru yakalamanın yollarıdır.

Kültüre Göre Anlamlar Değişebilir

Unutmamak gerekir ki, semboller evrensel değil; kültürel varlıklardır:

Kara kedi: Rusya’da uğursuzluk, İngiltere’de şans.

13 sayısı: Batı’da felaketin simgesi, Asya’da sıradan.

Kırmızı kuşak: Türkiye’de evlilik, Hindistan’da ölüm rengi.

Bu değişkenlikler, batıl inançların aslında gerçeklikten değil; coğrafya, tarih ve kültürel kodlardan beslendiğini gösteriyor.

İnanç mı Gerçeklik mi? Belki de Zihinsel Konfor...

Sonuçta, siz neye inanıyorsanız, dünya da size o şekilde görünür. Bir cümleyle, bir boncukla ya da küçük bir el hareketiyle kendinizi güvende hissetmeniz mümkündür. Belki de önemli olan inandığımız şeyin doğruluğu değil, bize ne hissettirdiğidir.

İnançlarımız, bizi koruduğuna inandığımız görünmeyen zırhlarımızdır. Kimi zaman bize engel, kimi zaman da dayanak olan…

Sonuç Yerine: İnancın Işığında Bir Buluşma

Bu yazıyı kaleme alırken bir kez daha inandım ki; bazen insan sadece kendi iç sesiyle değil, kalbinin sesiyle de yazmalı. Yazmak, yeniden bağ kurmaktır. Sizlerle yeniden bu satırlarda buluşmak, inançların ötesinde bir sadakattir.

Hayatı anlamlandırmak ve yeniden şekillendirmek sizin elinizde.
Ama unutmayın, neye inanırsanız, onunla var olursunuz.

Sevgi ve saygılarımla,

Özlem İcik
oicik@gazeteankara.com.tr
Köşe Yazarı – Gazete Ankara Dijital Haber Portalı
www.gazeteankara.com.tr
“Türkiye’nin kalbi Ankara’nın sesi”

YORUM YAP

Yorumu Gönder

YORUMLAR (0)