YAZARLAR

17 Haziran 2025 Salı, 00:00

Bir Avuç Toprak İçin Yor Kendini: Ölümden Başkası Yalan

İnsan garip bir varlık. Daha bebekken elimize oyuncak tutuşturuyorlar, büyüyünce diploma, sonra tapu senetleri, maaş bordroları… Hep sahip olmanın, biriktirmenin peşindeyiz. Oysa bu telaşın sonu hep aynı: Geldiğimiz gibi gidiyoruz. Ne tapular geliyor bizimle, ne paralar, ne de şöhret. Milyonların da olsa, cebinde beş kuruş da olsa, sonuçta beş metrekarelik bir kefene sarılıp toprağa karışıyoruz. "Bu dünyada ölümden başka her şey yalan."

Etrafınıza bir bakın. Kimi daha büyük bir evin peşinde, kimi daha gösterişli bir araba peşinde. Kimisi kardeşiyle miras kavgasına tutuşmuş, kimi komşusunun tarlasını gözüne kestirmiş. Hâlbuki mezar taşlarının üstünde şu kadar mal mülkü vardır yazmaz. Orada sadece bir isim olur, bir doğum tarihi, bir de ölüm tarihi. Geriye kalan, o küçücük çizgi… Bütün bir ömür, işte o ince çizgide saklıdır.

Anadolu’da güzel bir söz vardır: Kefenin cebi yok.” İster apartmanların olsun, ister dönüm dönüm tarlaların, son durakta hepsi bu dünyada kalacak, sen gideceksin. Geriye ne kalacak? Bir isim, bir de insanların senin ardından söylediği sözler. Paranı değil, adını manevi mirasını bırak çocuklarına. Onlar senin mal varlığınla değil, bıraktığın güzel isimle anılsınlar.

Bugün insanlar gece gündüz çalışıyor, borçlanıyor, yoruluyor, çocuklarına bir şeyler bırakmak istiyorlar. İyi de, bırakılacak en kıymetli şey güzel bir ahlaktır. Senin paran değil, senin doğruluğun konuşulsun ardından. Çünkü mahşerde kimse servetiyle çıkamayacak ilahi huzura. Oraya sadece kalbimizin yüküyle gideceğiz; iyiliklerimizle, yanlışlarımızla, sustuklarımızla…

Bir avuç toprak için yor kendini” ama o toprak seni yuttuğunda ardında bir yetimin duası, bir fakirin tebessümü kalıyorsa, işte o zaman gerçekten yorulmaya değmiş demektir. Yoksa bu dünyanın bütün serveti, o soğuk ve kara toprağın içine girdiğinde bir anlam ifade etmeyecek.

Tarihe bakın, kimler geldi kimler geçti. Fatih Sultan Mehmet Han bile... O koca imparator, vasiyetinde sade bir kefen istedi... Osmanlı’nın ihtişamı bile bir kefenin içine sığdı. Dünya bu… Hz. Süleyman’a kalmadı, bize mi kalacak?

Ama insan aynı insandır. Daha cenaze evinde hüzünler soğumadan miras kavgası başlıyor. Allah’tan korkmazlar mı? Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ne güzel buyurmuş: Hiçbir kulun mal sevgisi, kabirde kendisine fayda vermez. Fayda verecek olan hayırlı amellerdir. Bunu bile bile hâlâ kardeş kardeşe düşman oluyor. Ne acı!

Gelin, kazandığımızın zekâtını verelim. Paylaştıkça mal eksilmez, bereketlenir. Yetimin başını okşamak, garibin karnını doyurmak, bir borçlunun yükünü hafifletmek… İşte gerçek zenginlik budur. Mahallende gariban varsa sen zengin değilsin. "Komşusu açken tok yatan bizden değildir."

Köyde, ilçede, şehirde en güzel ev senin olabilir ama yolunu kaybetmiş bir garibin ettiği dua kadar değeri var mı? Mezarlıklara bakın; zenginle fakir yan yana yatıyor. Banka hesapları yazmıyor taşların üstünde, sadece “Allah rahmet eylesin” yazıyor. Mesele de bu: Arkandan güzel bir dua bırakabiliyor musun?

Şimdi kendine sor: Cenazene kim gelecek? “Allah rahmet etsin, iyi adamdı” diyecek birileri olacak mı? Yoksa arkanızdan “Çok kazanmıştı ama kimseye faydası olmadı” mı diyecekler? Gerçek servet işte o sözdür.

Mevlâna ne güzel söylemiş: Ne kadar bilirsen bil, söylediklerin karşındakinin anlayabildiği kadardır. Lafı uzatmaya gerek yok. Herkes için bir gün vakit dolacak. O gün geldiğinde anlayacağız ki, dünyada ölümden başka her şey yalanmış. Hazırlığınızı ona göre yapın!

Saygılarımla,

Prof. Dr. Ayhan ERDEM
aerdem@gazeteankara.com.tr
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi
Gazete Ankara DHP Köşe Yazarı

 

 

YORUM YAP

Yorumu Gönder

YORUMLAR (0)