Cehalet: En Güçlü Kitle İmha Silahı, Eğitim: Tek ve Yegâne Panzehiridir
Bazı yıkımlar sessiz olur. Ne sirenler çalar, ne dumanlar yükselir. Ama o sessiz ve karanlık ortamda akıl körelir, vicdan susar, insan insanlıktan uzaklaşır. İşte cehalet, böyle bir yıkımdır. Ne sınır tanır, ne zaman bilir. Sessiz gelir, ama toplumları ayırt etmeden topyekûn çökertir.
Bu bir mecaz değildir; bu, tarihin ve bugünün en acı gerçeğidir.
Cehalet; sadece okumamak, bilmemek değildir. Cehalet, düşünmemek, sorgulamamak, öğrenmeye direnmektir. Sadece bireyin değil, toplumların aklını rehin alan bir karanlıktır. En kötüsü de, cehalet çoğu zaman kendi varlığını bile fark ettirmez. İnsan kendini bilir sanır, ama başkasının aklıyla yaşar. Kalabalıklar oluşur, başları çok, akılları yok olur ama düşünce yalnız kalır.
Bugün dünyanın neresine bakarsanız bakın, cehaletin izini görürsünüz. Orta Doğu’da özgürlüğe susamış kadınların gözlerinde, Afrika’da kalem yerine kazma tutan çocukların ellerinde,
Latin Amerika’da karanlığa sürüklenmiş gençlerin yitip giden hayallerinde… Cehalet, sadece yoksullukla değil, fırsat eşitsizliğiyle de beslenir.
Cehalet ne yapar?
- Aklı ipotek altına alır.
- Fikri değil, biatı kutsar.
- Kadını bastırır, çocuğu susturur.
- Bilgiyi değil, dogmayı yayar.
- Sorgulayanı tehdit, itaat edeni makbul ilan eder.
Tarihe dönüp bakın… Nazi Almanya’sından Ruanda’ya, Suriye’den Yemen’e kadar her yıkımın arkasında aşırı dozda cehalet vardır. Kitapsız, eğitimsiz kalan her nesil, diktatörlüğe daha kolay teslim olur. Kalemden mahrum bırakılan her çocuk, ya silaha ya da suskunluğa sürüklenir.
Peki, çözüm nedir?
Âmâsız, yadasız, ertelenemez tek çare eğitimdir. Ama sadece diplomaya hapsedilmiş, test skorlarıyla ölçülen bir eğitim değil! Ezberleten değil, düşündüren; sindiren değil, özgürleştiren; sadece öğreten değil, birlikte öğrenen bir eğitim…
Bu anlamda eğitim dört duvarla sınırlı değildir. Anne kucağında başlar, sokakta şekillenir, okulda filizlenir, toplumda kök salar. Bir öğretmenin bir çocuğa “Sen yapabilirsin” demesi, bazen büyük bir dönüşümün başlangıcıdır. Gerçek eğitim, sadece beyni değil, kalbi de inşa eder.
Türkiye İçin Ne Yapmalı?
- Eğitimi siyaset üstü bir mesele haline getirmeliyiz: Eğitim sistemleri hükümetlerin değişim hızına kurban edilmemelidir.
- Okul öncesinden üniversiteye kadar “düşünen birey” modeli inşa edilmelidir: Sadece “sınavı geçen” değil, “hayatı anlayan” gençler yetiştirmek zorundayız.
- Öğretmeni desteklemeyen hiçbir sistem ayakta kalamaz: Öğretmeni geçim kaygısına terk eden, ona saygı duymayan toplumlar cehaleti kurumsallaştırır.
- Eleştirel düşünce müfredatın merkezinde olmalı: Her çocuk sorgulamayı, empati kurmayı, vicdanıyla aklını birlikte işletmeyi öğrenmelidir.
- Köy okulları yeniden açılmalı, kırsal eğitim yeniden güçlendirilmelidir: Unutmayalım! İstanbul’da kodlama öğretilmeyen bir çocukla Hakkâri’de kitap görmemiş bir çocuk arasında fark yoktur: İkisi de karanlığa mahkûmdur.
Çünkü bir çocuğun zihnine düşen bir kıvılcım, geleceği aydınlatır.
Ve her birey bir mum yakabilir. Bir gazeteci doğruyu yazarak… Bir imam hutbesinde adaleti anlatarak… Bir sanatçı karanlığa, cehaleti yeren eserleriyle… Bir anne-baba çocuğuna “Oku, sorgula, düşün” diyerek…
Çünkü cehalet, yalnızca devletin değil, hepimizin ortak düşmanıdır ve bu düşmanla mücadele, hepimizin ortak görevidir.
Bugün bir köy okuluna kitap göndermek, bir rant ihalesini durdurmaktan daha anlamlıdır. Bir çocuğun eline kalem tutuşturmak, bir tankı durdurmaktan daha yapıcıdır.
Ve unutulmamalıdır!
Cehalet bir insanı öldürmez belki, ama insanlığı topyekûn öldürür.
Eğitim ise onu hayata döndüren tek nefestir.
Saygılarımla.
Prof. Dr. Ayhan ERDEM – Köşe Yazarı
aerdem@gazeteankara.com.tr
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi
Gazete Ankara Dijital Haber Portalı
YORUM YAP