Türkiye’de Yükseköğretim-İşgücü Piyasası Eşleşmesinin Yapısal Dinamikleri-II
Türkiye’nin yükseköğretim sistemi niceliksel olarak büyürken, mezunların işgücü piyasasındaki konumu ciddi yapısal sorunları gözler önüne sermektedir. Lisans mezunlarının yalnızca %56,1’i kendi alanında çalışmakta, sosyal bilimler mezunlarında ise bu oran %20’ye kadar düşmektedir. Bu tablo, hem bireysel kariyer perspektifi hem de ulusal verimlilik açısından ciddi kaygılar yaratmaktadır.
Kazanç Dağılımındaki Uçurum: Teknik Yeterlilik ve Kıtlık Primi
Pilotaj, tıp ve mühendisliğin bazı alt alanları yüksek kazançlarıyla öne çıkmaktadır. Bu durum, işgücü piyasasında teknik bilgiye dayalı mesleklerin ekonomik olarak ödüllendirildiğini göstermektedir. Havacılık gibi kontenjan sınırlı sektörlerde, literatürde “kıtlık primi” olarak tanımlanan ek ekonomik değer daha da belirgin hale gelmektedir.
Öte yandan sosyal bilimler alanında mezun fazlalığı ve kapsayıcı mesleki standart eksikliği, düşük kazançlar ve belirsiz kariyer yollarıyla sonuçlanmaktadır. Bu tablo, yükseköğretim sisteminde yanlış alan tercihleri nedeniyle hem bireysel beklentilerin karşılanamaması hem de uzun vadeli toplumsal maliyetler üretildiğini ortaya koymaktadır.
Alan Uyumsuzluğu: İnsan Gücünün Verimsiz Kullanımı
Lisans mezunlarının yalnızca yarısının kendi alanında çalışması, yükseköğretim ile işgücü piyasası arasındaki bütünleşme zayıflığını göstermektedir. Sosyal bilimlerdeki uyum oranının %20’ye kadar düşmesi, mezunların uzmanlıklarının verimli kullanılmadığını ve istihdam sisteminde belirsizlik yaşandığını ortaya koymaktadır. Bu durum, bireysel iş güvencesi açısından olduğu kadar, ulusal verimlilik açısından da ciddi kayıplar yaratmaktadır.
Politik Perspektif: Yükseköğretimde Yeni Bir Denge Arayışı
Türkiye’de yükseköğretim planlamasında köklü bir yeniden yapılanma zorunlu görünmektedir. Öne çıkan politika önerileri şunlardır:
- Sağlık, bilişim ve mühendislik alanlarında talep-arz dengesi korunmalı,
- Sosyal bilimlerdeki kontenjan artışları yeniden değerlendirilmelidir,
- Ön lisans programlarının sektörlerle bağlantısı güçlendirilmelidir,
- Kariyer rehberliği ve geçiş mekanizmaları etkinleştirilerek mezunların iş bulma süreleri kısaltılmalıdır.
Yükseköğretim sisteminin yalnızca diploma veren değil, istihdam üreten ve sürdürülebilir mesleki yeterlik sağlayan bir yapıya dönüşmesi, Türkiye’nin ekonomik ve toplumsal kalkınması açısından kritik önemdedir. Alan uyumsuzluğu ve kazanç uçurumları üzerine inşa edilecek politikalar, bireysel başarı kadar ulusal refahı da doğrudan etkileyecektir.
Sonuç
Türkiye’de yükseköğretim ve işgücü piyasası arasındaki mevcut uyumsuzluk, hem mezunların kariyer beklentilerini karşılamada hem de ulusal ekonomik verimlilikte önemli kayıplara yol açmaktadır. Kazanç uçurumları ve alan uyumsuzlukları, sadece bireysel değil toplumsal düzeyde de ciddi sorunlar oluşturmaktadır.
Bu çerçevede, yükseköğretim politikalarının stratejik olarak yeniden yapılandırılması şarttır. Alan seçimleri, kontenjan yönetimi ve sektör-üniversite işbirlikleri, mezunların verimli istihdamını ve sürdürülebilir mesleki yeterliklerini garanti altına alacak şekilde planlanmalıdır. Türkiye’nin yükseköğretim sistemi, sadece diploma veren bir yapı olmaktan çıkarılıp, ekonomik ve toplumsal kalkınmayı destekleyen bir üretim merkezi hâline getirilmelidir. (DEVAM EDECEK)
Saygılarımla,
Prof. Dr. Ayhan ERDEM – Köşe Yazarı
aerdem@gazeteankara.com.tr
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi
Gazete Ankara Dijital Haber Portalı
Serinin I. yazısı için: https://www.gazeteankara.com.tr/writers/ayhan-erdem/turkiyede-yuksekogretim-isgucu-piyasasi-eslesmesinin-yapisal-dinamikleri-i-4359
---
Dr. Oğuz Poyrazoğlu'nun (Gazete Ankara Kurucu & Sorumlu Yazı İşleri Müdürü-Yazar) editörlüğünü yaptığı, "TÜİK: Yükseköğretimde İstihdam, Kazanç ve İşe Geçiş Süreleri Yeniden Şekilleniyor-Sağlık, Mühendislik ve Bilişim Zirvede" başlıklı makaleyi okumak için ilgili bağlantı:
YORUM YAP