YAZARLAR

20 Haziran 2025 Cuma, 08:00

Küresel Güçlerin Oyun Bahçesi: Ortadoğu’da Yükselen Jeopolitik Gerilimler

Ortadoğu… Medeniyetlerin beşiği, peygamberlerin yolu, insanlığın kalbi… Ama ne gariptir ki, bu topraklarda gözyaşı ve kan hiç eksik olmadı. Bugün de değişen bir şey yok. Yeni ittifaklar, yeni liderler, yeni silahlar… Ama acılar hâlâ aynı şekilde devam ediyor.

Bu coğrafyada her taşın altında bir hesap, her çölün ardında bir plan yatıyor. Petrol, doğalgaz, enerji yolları, deniz geçitleri… Küresel güçlerin iştahını kabartan ne varsa burada. Ama bu zenginlikler, bölge halklarına değil, onların sırtından kazananlara hizmet ediyor. Masada oturan başka; ölen, sürülen, yok edilen başka.

Filistin’de kan, Suriye’de hâlâ süren dram, Yemen’de sessiz bir kıyım… Ve perde arkasında aynı güçler: Amerika, Rusya, Çin ve Batı’nın diğer aktörleri. Her birinin bir planı, bir çıkarı var.

Bir tarafta din kardeşliği söylemleriyle halkları kandıran çıkar çevreleri, diğer tarafta mezhepçilikle böl parçala yönet mantığını sürdüren emperyal akıl… Ortadoğu halkları ise her sabah yeni bir acıya uyanıyor. Çocuklar sokaklarda değil, sığınaklarda büyüyor. Anneler toprağı değil, evlatlarına mezar kazıyor.

Türkiye ise bu satranç oyununda hem masanın kenarında, hem hedefte. Güçlü bir Türkiye demek, adaletin sesi demektir. Güçlü bir Türkiye demek, bu coğrafyanın kaderine müdahale edebilmek demektir. Ama önce içeride birlik olmalıyız. Mezhebi, etnik kimliği, siyasi görüşü bir kenara bırakıp ortak akıl üretmeliyiz. Yoksa bu ateş hepimizi yakacak.

Çözüm Ne?

Öncelikle, Ortadoğu ülkeleri birbirine güvenmeyi öğrenmek zorunda. Ekonomik ve kültürel entegrasyon şart. Ortak pazarlar kurulmalı, savunma iş birlikleri geliştirilmelidir. Silaha harcanan milyarlar, eğitime, üretime, teknolojiye aktarılmalı. Türkiye, İran, Suudi Arabistan ve Mısır sürekli diyalog içinde olmalı. Bu ülkelerin rekabeti değil, iş birliği bölgeyi ayağa kaldırır.

Birleşmiş Milletler gibi yapılar artık samimi olmalı. Çifte standartlarla değil, adil bir duruşla hareket etmeliler. Filistin’de, Yemen’de, Suriye’de akan kanı durdurmak için göstermelik açıklamalar değil, somut adımlar atılmalı.

Çünkü Ortadoğu halklarının kaderi artık küresel güçlerin insafına bırakılamaz. Bu topraklar sadece petrolün değil, insanlığın vicdanının yattığı topraklardır. Bu coğrafyada bir çocuğun gözyaşı, bütün küresel planlardan daha değerlidir. Yeter ki biz bunu görmek isteyelim.

Ve unutulmamalıdır: Ortadoğu’da barış artık bir tercih değil, zorunluluktur. Aksi halde bu ateş yalnızca Ortadoğu’yu değil, bütün dünyayı yakacaktır.

Ya Birlik Ya Felaket!

Ortadoğu… Adı geçtiğinde aklımıza savaş geliyor, kan geliyor. Oysa burası Hz. İbrahim’in yürüdüğü, Hz. Musa’nın denizleri yardığı, Hz. Muhammed’in adalet çağrısı yaptığı kutsal topraklar. Şimdi ise emperyal hesapların, çıkarların oyun sahası haline getirildi.

Peki kim çevirdi bu toprakları ölüm tarlasına? Cevabı açık: Küresel güçler!

Birleşmiş Milletler mi? Laf çok, icraat yok. ABD, Rusya, Çin, Avrupa… Hepsi burada. Kimisi petrol için, kimisi silah pazarı için, kimisi ideolojik yayılma için. Savaş onların evinde değil, bizim coğrafyamızda sürüyor.

Filistin’de çocuklar ölürken, dünyanın süper güçleri sadece “kaygılıyız” diyor. Yemen’de insanlar açlıktan ölürken, Batı bankaları silah üreticilerinin kâr rekorlarını kutluyor. Suriye yerle bir olmuş, onlar enerji hatları üzerine pazarlık yapıyor. Lübnan, Irak, Libya… Aynı senaryo, farklı sahneler.

Küresel sistem Ortadoğu’yu sömürmek için her yolu deniyor. Mezhepçilik, etnik ayrımcılık, yapay sınırlar, “model ülke” projeleri… Hepsi tiyatro. Ve biz figüran değiliz, asıl hedefiz.

Ama asıl sorun bizde!

Ne zaman bir araya geleceğiz? Ne zaman mezhepçiliği, aşiret savaşlarını bırakıp ortak akılda buluşacağız? Yüzyıllardır ortak medeniyet kuran halklar, şimdi birbirine düşman mı olacak?

Türkiye bu denklemde anahtardır. Türkiye güçlü olursa, denge gelir. Türkiye içeride didişirse, zayıflarsa; sadece Türkiye değil, bütün Ortadoğu kaybeder. Bugün içeride kutuplaşmalarla, dışarıda diplomatik tuzaklarla Türkiye’yi zayıflatmak isteyenler işte bunu hesap ediyor. İçeride birliğimizi kaybedersek, dışarıda söz hakkımız kalmaz.

Buradan açık söylüyorum:

Ortadoğu ülkeleri bir araya gelmezse, küresel güçler bizi tek tek boğar.

Ekonomik bağımsızlığı olmayan ülkeler Batı’nın finans zincirlerinden kurtulamaz. Askerî iş birliği olmayan ülkeler yabancı güçlerin maşası olur. Kültürel vizyon geliştiremeyen halklar emperyal akılların oyunlarına yem olur.

Bugün Filistin için yükselmeyen ses, yarın başka bir ülke için ağlayacak fırsatı bile bulamayacak. Suriye için gözlerini kapatanlar, yarın kendi şehirlerinde aynı oyunu görecek.

Çözüm Zor Değil, İrade İstiyor! Bunun İçin;

Bölgesel Birlik: Türkiye, İran, Suudi Arabistan ve Mısır bir araya gelmeden bu bölge kurtulmaz.

Ekonomik Bağımsızlık: Silaha değil, üretime yatırım yapılmalı. Ortadoğu kendi otomobilini, yazılımını, savunma sanayisini üretmeli.

Ortak Savunma: Bölgenin kendi savunma mekanizmaları kurulmalı. Yabancı asker bu toprakların çocuklarını korumaz.

Kültürel Uyanış: Mezhepçilik tuzaklarına düşmeden, “Ortadoğulu” kimliği inşa edilmeli.

Yapmazsak ne olur?

Bu yangın sınır tanımaz. İstanbul da, Tahran da, Kahire de, Riyad da yanar. Bugün Filistin, yarın Anadolu. Eğer birleşmezsek, bizi bir araya getirecek olan tek şey kendi enkazımız olur!

O yüzden artık ne ABD’nin, ne Rusya’nın, ne Çin’in planı umurumuzda olmalı. Bizim tek planımız olmalı: Birlik!

Çünkü:
“Eğride birlik doğrudur, doğruda birlik doğrudur, velhasıl birliğin kendisi doğrudur.”

Ya birlikte var olacağız, ya birlikte yok olacağız. Seçim bizim.

Saygılarımla,

Prof. Dr. Ayhan ERDEM
aerdem@gazeteankara.com.tr
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi
Gazete Ankara DHP Köşe Yazarı

 

YORUM YAP

Yorumu Gönder

YORUMLAR (0)