Türkiye’de üniversitelerimizin en temel taşı olan öğretim üyeleri: Dr. Öğretim Üyesi, Doçent ve Profesörler yalnızca ders veren kişiler değildir. Onlar, bilimin üreten eli, toplumun aydınlık yüzü, ülkenin kalkınma dinamiğini oluşturan insan kaynağıdır. Bu nedenle akademik unvanların nasıl kazanıldığı yalnızca akademinin değil, toplumun tamamının meselesidir.
Son yıllarda yapay zekâ (YZ) sistemleri, yaşamın hemen her alanına nüfuz ederek, karar alma süreçlerinde merkezi bir rol oynamaya başladı. Sağlık hizmetlerinden işe alım süreçlerine, finansal karar mekanizmalarından kamu politikalarına kadar geniş bir yelpazede etkinlik gösteren bu sistemler, sundukları hız ve verimlilik avantajlarının yanı sıra, beraberinde ciddi riskler de getiriyor.
Bosna’nın sisler içinde kaybolan vadilerinde, yanmış şehirlerinin küllerinde ve sürgün yollarına mahkûm edilmiş masumlarının belleğinde O, bir gölge değil; kökleri asırlara uzanan heybetli bir çınar, ahlâkın insan bedenine bürünmüş hâli, insanlığın vicdanla imtihanıdır. Bir milletin yapayalnız bırakıldığı yerde, dünyanın kör ve sağır kaldığında bile insan kalabilmenin mümkün olduğunu tüm cihana gösteren o bilge önder: Aliya İzzetbegoviç.
2026 yılı, eğitim tarihinde yalnızca teknolojik bir eşik değil; aynı zamanda pedagojik değerlerin yeniden yazıldığı bir yıl olarak anılacak. Yapay zekâ, artık sınıfların kapısından içeri temkinli adımlarla giren bir yenilik değil; öğrenmenin doğasını yeniden tanımlayan belirleyici bir aktör hâline geliyor. Aşağıda, 2026 boyunca eğitim ekosisteminde yüksek olasılıkla yaşanacak en büyük kırılmaları, saha gözlemleri ve güncel teknolojik eğilimlerin ışığında başlıklar halinde öngörülerde bulunmaya çalışacağım.
2025 yılı, insanlık tarihinde yalnızca yeni bir teknolojinin ortaya çıkışına değil; bilgi üretiminin, ekonomik değer zincirinin ve toplumsal karar mekanizmalarının yeniden tasarlandığı köklü bir dönüşüme işaret ediyor. Birkaç yıl öncesine kadar sınırlı girdilere karşılık metin, görüntü veya kod üreten sistemler olarak tanımlanan yapay zekâ; bugün tahmin yürüten, strateji geliştiren, çok değişkenli problem çözen, senaryolar üreten ve kendi performansını optimize edebilen bir zihinsel aktöre dönüşmüş durumda. Artık yapay zekâ yalnızca bir araç değil; bilim, tasarım, üretim ve yönetim süreçlerinde görünmez bir iş ortağıdır.
Bugünlerde bilim dünyasının gündemine düşen haber, yalnızca bir rektör seçimi sonucundan ibaret değildir; sınırları aşan bir başarı hikâyesinin, inancın, azmin ve bilimin evrensel sedasının, güçlü ve anlamlı bir hatırlatıcısıdır.
Dünyaya “vav” gibi geliriz. Eğri, bükük, kendi içine kapanık, henüz anlamını arayan bir hâl üzere… Vav, insanın doğarken aldığı şekildir; acizliğini, ihtiyacını ve öğrenmeye açıklığını temsil eder. Sonra büyür, yürür, doğrulur, kendi varlığını kavramaya başlar. Hayatın içinde yol yürüdükçe, bilgiyle, tecrübeyle, sorumlulukla doğrulur; kimi zaman kırılır, kimi zaman toparlanır. Yolun sonunda ise hepimiz “elif” gibi düz gideriz. Dosdoğru, tek ve sade…
Gazi Üniversitesi Teknoloji Fakültesi Taşkent Konferans Salonu, 4 Aralık 2025 tarihinde geleceğin sağlık hizmetlerini yakından ilgilendiren kritik bir akademik buluşmaya ev sahipliği yaptı. Sunuculuğunu, Gazi Siber Güvenlik ve ARGE topluluğu üyesi, Teknoloji Fakültesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü Öğrencisi Gülfem Erva Altun'un yaptığı “Veri Odaklı Psikiyatrik Değerlendirmede Yeni Yaklaşımlar: Yapay Zekâ Perspektifi” başlıklı sempozyum; psikiyatri, mühendislik, veri bilimi alanlarında uzman akademisyenleri, sektör temsilcilerini, araştırmacıları ve öğrencileri bir araya getirerek, yapay zekâ temelli yöntemlerin ruh sağlığı hizmetlerinde oluşturduğu dönüşümü kapsamlı biçimde değerlendirdi.
Hayat, çoğu zaman büyük kırılmalarla değil; yanından sessizce geçip gittiğimiz küçük ayrıntılarla şekillenir. Sabahın ilk ışığında pencereden süzülen huzur, yolda karşılaştığımız bir yabancının içten gülümseyişi, bir dostun sesine gizlenen güven, kalbimizin derin koridorlarında sakladığımız geleceğe dair umutlar… Bütün bunlar, yaşamın ince dokusunu oluşturur. Fakat bu dokuyu birlikte ördüğümüz insanlar, hayatımızın gerçek mimarlarıdır. Çünkü insan, kimi zaman yanına aldıklarıyla büyür; kimi yanında taşıdıklarıyla da küçülür.
İnsanın kendisine dair geliştirdiği yanılgılar, çoğu zaman yalnızca bireysel bir iç çatışmanın değil, aynı zamanda toplumsal ilişkilerde ortaya çıkan kırılmaların da temel nedenidir. İnsan, iç dünyasındaki boşluklarla yüzleşmek istemediğinde, bu boşluğu farklı kavramların ardına gizleme eğilimi gösterir. Gücü zekâ ile karıştırmak, şiddeti ahlâk diye meşrulaştırmak, cehaleti büyüklük olarak sunmak; tüm bu tutumlar, egosantrik savunma mekanizmalarının dışa vurmuş hâlleridir. Böyle durumlarda ne politik bir yönelim ne de ideolojik bir çerçeve aramak gerekir; zira bu yanılgılar, insanın olduğu her yerde var olabilen, evrensel, yalın ve süreklilik taşıyan birer "insani" problemdir.
“Günün manşetleri ve en çok okunan haberlerinden ilk siz haberdar olmak istiyorsanız e-posta adresinizi Gazete ANKARA e-bültenine kayıt edebilirsiniz!”
Nasuh Akar Mah. Türk Ocağı Cad. No:28/3, 06520 Çankaya/ ANKARA
+90 (312) 285 63 33
+90 (312) 285 63 33
www.gazeteankara.com.tr
bilgi@gazeteankara.com.tr
Haber Sisteminin Android/ iPhone/ iPad Uygulamaları mobil cihazlar üzerinden anlık olarak takip edilebilmesi amacıyla tasarlanmıştır.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK kapsamında toplanıp işlenir. Detaylı bilgi almak için Aydınlatma Metnimizi inceleyebilirsiniz.