YAZARLAR

09 Mayıs 2025 Cuma, 08:00

İktidar, Sorumluluk ve Emanet: Hz. Ömer’in Adaleti Üzerinden Bir Devlet Ahlakı Okuması

Bir toplumda yöneticilik, sadece bir yetki değil; önce vicdanla, sonra hesap verme bilinciyle taşınan bir emanettir. Hz. Ömer’in adalet anlayışı, bugünün yönetim krizlerine ışık tutacak ölçüde diridir, evrenseldir ve günceldir.

Dicle kenarında bir koyun kaybolsa, hesabı benden sorulur.
Bu söz, Hz. Ömer’in iktidar anlayışının merkezindeki emaneti, adaleti ve sorumluluğu özetler. Bu anlayışa göre yönetici olmak, halkın üstüne çıkmak değil; onların yükünü omuzlamaktır. Bu perspektif, bugünün yönetim kademeleri, bürokratik yapıları ve siyasi liderlik biçimleri açısından da derin bir aynadır.

Yönetim bir imtiyaz değil, emanettir. Ve her emanet, gün gelir sorgulanır. Hz. Ömer’in adaleti tam da bu sorgulanabilirlik ilkesine dayanır: Kimse hukukun üstünde değildir, yönetici de dahil.

İktidarın Değil, Adaletin Ağırlığı

Hz. Ömer döneminde halk ile yönetici arasında duvar yoktu. Onun hilafeti, sadelikle, hesap verebilirlikle ve sürekli iç denetimle yürüyordu. Zenginleşmeyi değil, sadeleşmeyi; güç gösterisini değil, adalet tevziini önceleyen bir yönetim biçimiydi bu.

Bugünün dünyasında, yönetici sınıfın halktan kopuk hâle gelmesi, liyakat yerine sadakatin esas alınması, şeffaflık yerine keyfilik tercih edilmesi; toplumları kırılgan, sistemleri çürümeye açık hâle getiriyor.

Hz. Ömer’in adalet anlayışı ise her dönemin panzehridir:

  • Gözetmek yerine görmek,
  • Korumak yerine denetlenmek,
  • Buyurmak yerine istişare etmek.

Sadece Adalet Değil, Hesap Verebilirlik

Hz. Ömer, kendi döneminde çarşı pazar dolaşır, halkın nabzını doğrudan tutardı. Bir gece çölde gezerken aç kalan bir çocukla karşılaştığında, kendi sırtında un çuvalı taşıyarak onu doyurmuş; ardından kendine “sana bu halkı emanet eden Allah’a ne cevap vereceksin?” sorusunu yöneltmişti.

Bugün yönetim yetkisine sahip her kişi için bu sahne bir vicdan sahnesidir. Lüks makam odalarından halkın mutfağına bakmak kolay değildir. Ama adalet, işte o mutfağın boş kalmamasıyla başlar.

Kamu Kaynağı Kutsaldır: İsraf Adaleti Zedeler

Hz. Ömer’in hilafetinde, devlet malı “yetim malı” sayılırdı. Kendisi devletin kandilini şahsi işinde kullanmaktan çekinirdi. Bugün kamu kaynaklarının hoyratça kullanılması, israfın normalleşmesi ve şeffaflık eksikliği, halkın devlete olan güvenini sarsmaktadır.

Bir yöneticinin makam aracı değil, halkın duası onun gerçek korumasıdır. Devletin itibarı, gösterişli törenlerde değil, yoksulun eline değen ekmekte saklıdır.

Toplumsal Güvenin Temeli: Ahlakla Yönetmek

Devletin itibarı, halkının yüzündeki tebessümle ölçülür. Bir toplumda insanlar yöneticisine güvenmiyorsa, hukuk sistemine inanmıyorsa, denetim mekanizmalarının çalışmadığını düşünüyorsa; orada adalet değil, korku vardır.

Hz. Ömer’in örnekliği, yönetimin korku değil saygı, kibir değil tevazu, lüks değil hizmet üzerine kurulması gerektiğini hatırlatır.

Sonuç: Her Makam, Emanetin Hesabını Taşır

Bu cuma, yönetimin sadece bir görev değil, ağır bir ahlaki yük olduğunu tekrar hatırlayalım. Her yöneticilik; ailede, okulda, kurumda veya devlette olsun, hesap gününe hazırlık bilinciyle yürütülmelidir.
Ve unutmayalım: Halkın gönlüne girmeyen, tarih sayfalarında da yer bulamaz.

Dr. Oğuz Poyrazoğlu – Köşe Yazarı, Kurucu ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Gazete Ankara Dijital Haber Portalı
“Türkiye’nin kalbi Ankara’nın sesi”
www.gazeteankara.com.tr

YORUM YAP

Yorumu Gönder

YORUMLAR (0)