YAZARLAR

28 Eylül 2025 Pazar, 00:00

Türkiye’nin Enerji Dönüşümünde Yol Ayrımı

Enerji politikaları, ülkelerin bağımsızlığını, ekonomik sürdürülebilirliğini ve çevresel sorumluluğunu belirleyen en kritik alanlardan biridir. Türkiye, bugün tam da böyle bir yol ayrımında: Fosil yakıt bağımlılığını azaltarak yenilenebilir enerjiye geçiş mi, yoksa kısa vadeli rahatlık uğruna eski alışkanlıkların devamı mı edeceğiz?

Dışa Bağımlılığın Ağır Faturası :  Türkiye’nin enerji ithalatına ödediği bedel, her yıl cari açığın en büyük kalemi olmaya devam ediyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı verilerine göre, 2024 yılında Türkiye’nin enerji ithalat faturası yaklaşık 56 milyar dolar oldu. Bu rakam, toplam ithalatımızın %20’sine yakındır (Kaynak: TÜİK, ETKB)

Yıl

Enerji İthalat Tutarı (Milyar $)

Toplam İthalata Oranı

2022

97,0

%26

2023

73,5

%23

2024

56,0

%19

Görüldüğü gibi küresel enerji fiyatları düştüğünde fatura azalıyor; fakat bağımlılık oranı hâlâ çok yüksek. Yani Türkiye, hâlâ dış şoklara karşı kırılgan durumda.

Yenilenebilir Enerji’de Artış: Türkiye, son 10 yılda yenilenebilir enerji alanında önemli adımlar attı. Özellikle güneş ve rüzgâr enerjisinde kurulu kapasite ciddi şekilde yükselmiştir. (Kaynak: TEİAŞ)

Yıl

Toplam Kurulu Güç (GW)

Yenilenebilir Enerji Payı

Güneş + Rüzgar Payı

2014

69

%29

%5

2019

91

%44

%13

2024

110

%54

%20

Bugün Türkiye’nin toplam kurulu gücünün %54’ü yenilenebilir kaynaklardan geliyor. Ancak bu kapasitenin büyük bölümü hidroelektrik. Asıl sürdürülebilir kaynaklar olan güneş ve rüzgârın payı hâlâ %20 seviyesinde.

Avrupa ile Karşılaştırma : Avrupa Birliği ülkeleri, özellikle Yeşil Mutabakat çerçevesinde enerji dönüşümünü hızlandırdı. Türkiye’nin konumunu daha iyi görmek için AB ortalamalarıyla kıyasladığımızda:

Gösterge (2024)

Türkiye

AB Ortalaması

Yenilenebilir Enerji Payı

%54 (HEP dahil)

%63

Güneş + Rüzgar Payı

%20

%34

Kişi Başı CO Emisyonu (ton)

5,2

6,0

Enerji İthalat Oranı

%70

%57

Tablo, Türkiye’nin hâlâ AB ortalamasının gerisinde olduğunu gösteriyor. Özellikle güneş ve rüzgâr payında açık ve belirgin bir şekilde görünüyor. (Kaynak: Eurostat, TEİAŞ)

Dönüşümün Ekonomik ve Sosyal Boyutu : Enerji dönüşümünün en kritik tarafı, bu sürecin topluma nasıl yansıyacağıdır. TÜİK verilerine göre, 2024’te hanelerin enerji harcamaları toplam gelirlerinin ortalama %9’unu oluşturdu. Bu oran, yoksul hanelerde %15’i aşıyor. Eğer dönüşüm süreci adaletli yönetilmezse, enerji yoksulluğu büyüyebilir.

Buna karşılık, doğru yatırımlar yapıldığında Türkiye’nin enerji dönüşümünden ekonomik kazanç sağlaması da mümkün. Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı (IRENA) raporuna göre, Türkiye 2030’a kadar yenilenebilir enerji yatırımlarını hızlandırırsa:

  • 200 bin yeni istihdam yaratabilir.
  • Enerji ithalat faturasında yılda 20 milyar dolar tasarruf sağlayabilir.
  • Sanayide karbon ayak izini düşürerek ihracatta avantaj elde edebilir.



Sonuç
Türkiye’nin enerji dönüşümü bir çevre meselesi olduğu kadar, ekonomik bağımsızlığın da anahtarıdır. Fosil yakıtlara dayalı bir gelecek, her dalgalanmada ülkemizi daha kırılgan hale getirir. Oysa güneşin ve rüzgârın bol olduğu bir coğrafyada, kendi kaynaklarımızla üreteceğimiz enerji, bize hem ekonomik hem stratejik özgürlük kazandırır.

Unutmayalım ki enerji dönüşümü sadece bugünün değil, yarının kuşaklarının da hakkıdır. Günü kurtaran politikalarla değil, vizyoner adımlarla ilerlemek zorundayız. Türkiye’nin yolu açıktır: Fosilden yeşile geçiş, bağımlılıktan özgürlüğe geçiş demektir.

Saygılarımla

Prof. Dr. Ayhan ERDEM – Köşe Yazarı
aerdem@gazeteankara.com.tr
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi
Gazete Ankara Dijital Haber Portalı

 

YORUM YAP

Yorumu Gönder

YORUMLAR (0)