Ticaretin Bereketi Dürüstlükte, Huzuru Helâlde Saklıdır
Her hafta pazar alışverişinden dönen annelerin yüzlerindeki yorgunluğu fark ediyor muyuz? Bir fileye sığan sebze-meyveye ödenen ücret, artık bir asgari ücretlinin bir tam gününü alıp götürüyor. Üniversiteye yeni başlamış gençler, kalacak ev bulmak için kapı kapı dolaşırken, kiraların insafsızca arttığını gördükçe umutlarını yitiriyor. Emekli ise maaşını aldığı gün market raflarına koşuyor; çünkü birkaç gün sonra aynı ürünün fiyatı yine değişecek biliyor. Bütün bu sahneler, ekonomik krizin yalnızca rakamların meselesi olmadığını, insanların sofrasına, çocuğunun defterine ve gençlerin hayallerine dokunan bir yara olduğunu gösteriyor.
19 Eylül 2025 Cuma günü Diyanet İşleri Başkanlığı, “Peygamberimiz (s.a.s) ve Ticaret Ahlakı” başlığıyla tam da bu yaraya dokunan bir hutbe irad etti. Hutbede altı çizilen uyarı, hepimizin dilinde dolaşan şikâyetin dini ifadesiydi: “Öyle bir zaman gelecek ki, kişi malını helâlden mi haramdan mı elde ettiğine bakmayacak.”
Hutbe, öncelikle enflasyon ve güven krizine dikkat çekti. Türkiye’de yüksek enflasyon, fiyat dalgalanmaları ve piyasa istikrarsızlığı halkın alım gücünü tüketirken, bir kesime de fırsat kapısı açıyor. Karaborsacılık, stokçuluk ve fiyat oyunları gibi hileli uygulamalar, piyasalarda güven kaybını derinleştiriyor. Bu noktada hutbenin vurgusu net: fiyatların gerçek değerini söylemek, şeffaflık ve dürüstlük ekonomik istikrar kadar toplumsal vicdan için de hayatidir.
Ardından kira fırsatçılığı gündeme geldi. Hutbede özellikle, öğrencilerin okul dönemi ve memurların tayin zamanı gibi hassas dönemlerde kira ve ürün fiyatlarını artırmanın kul hakkı olarak tanımlandığı vurgulandı. Bugün binlerce gencin okumak için geldiği şehirlerde yaşadıkları barınma sorunu, sadece ekonomik bir gerçek değil, aynı zamanda ahlaki bir açmazdır. Piyasa koşullarının arkasına saklanarak yapılan bu tür fırsatçılık, toplum vicdanında kabul edilemez ve dini meşruiyeti de yoktur.
Gıda ve temel ihtiyaçlarda stokçuluk ve fırsatçılık, hutbenin diğer önemli uyarı noktasıydı. Raflarda bir ürünün aniden kaybolup, fiyatı yükselince geri gelmesi yalnızca tüketici mağduriyeti yaratmıyor; aynı zamanda toplumsal huzursuzluk kaynağı oluyor. Malların kusurunu gizlemek veya zor durumdakinden ucuza almak, vicdani sorumluluğun ihlali anlamına geliyor. Hutbe, bu davranışların ekonomik düzen kadar insan onurunu da zedelediğini ortaya koyuyor.
Hutbede Ahîlik geleneği de hatırlatıldı. Geçmişte Anadolu’da ahîlik teşkilatı, ticareti kazanç kadar ahlakın tezgâhı olarak görüyordu. Kazancın bereketi, esnafın güveni, alıcının duası ile ölçülürdü. Bugün modern ekonomide bu anlayış, adil ticaret, sosyal sorumluluk ve kooperatifçilik kavramlarıyla yeniden yorumlanabilir. Ahîlik, ekonomik düzenin etik boyutunu hatırlatan köklü bir model olarak bizlere ışık tutuyor.
Hutbenin en temel mesajı ise şuydu: ekonomik kriz sadece maliyetler, döviz kuru veya üretimle ilgili değildir; ahlaki değerler aşındığında ekonomik güven çöker. Enflasyonun yüksekliği kadar, fırsatçılığın normalleşmesi, kiraların insafsızlığı ve malın kusurunun gizlenmesi de toplumu yoran bir adaletsizliktir. Peygamber Efendimiz (s.a.s) buyuruyor: “Dürüst ve güvenilir tüccar, mahşerde peygamberlerle, sıddîklarla ve şehitlerle beraberdir.” Bu söz, kazancın yalnızca cüzdanda değil, vicdanda da değer bulması gerektiğini işaret ediyor. Ticaretin bereketi dürüstlükte, huzuru helâlde, kazancı ise Allah’ın rızasında gizlidir.
Saygılarımla
Prof. Dr. Ayhan ERDEM – Köşe Yazarı
aerdem@gazeteankara.com.tr
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi
Gazete Ankara Dijital Haber Portalı
YORUM YAP