YAZARLAR

27 Eylül 2025 Cumartesi, 00:00

Balık ile Karınca: Suyun Akışı, Sulh ve İnsanlığın Büyük İmtihanı

Gazetelerin kalabalık manşetlerinde, dünyaya dair acı gerçekler sıkça karşımıza çıkar: Bir yerde savaş, bir yerde açlık, başka bir yerde güç gösterisi… Ama bazen bütün bu karmaşayı özetleyen tek bir cümle, insanı derin derin düşündürmeye yeter:  Sular yükselince balıklar karıncaları yer. Sular çekilince de karıncalar balıkları yer. Kimse bugünkü üstünlüğüne güvenmemelidir. Çünkü kimin kimi yiyeceğine ‘suyun akışı’ karar verir [Kızılderili Atasözü]”

İşte bu kadim öğüt, yalnızca doğa kanununu değil, insanlık tarihini de açıklayan en veciz sözlerden biridir. Zira güç dediğimiz şey kalıcı değildir; iktidar, servet, makam ve kudret, suyun akışı gibi sürekli değişir. Dün güçlü olan, bugün zayıf olabilir. Dün küçük görülen, bugün devleşebilir.

Ama asıl mesele, güç dengelerinin nasıl değiştiği değil, değişim karşısında insanların ve toplumların nasıl davrandığıdır. Çünkü kavgaların kazananı yoktur; kalıcı olan, adalet ve barıştır.

Tarihten büyük dersler: Tarihe baktığımızda, suyun akışının nelere kadir olduğunu açıkça görürüz. Roma İmparatorluğu yüzyıllarca “yenilmez balık” olarak görüldü. Ama sonunda Germen kavimlerinin “karınca orduları” karşısında parçalandı. (Vizigotlardan Odoakr adlı bir aşiret reisi, İmparator Romulus Augustus'u 476'da tahtından indirdi. Odoakr, imparatorluk alametlerini Bizans'a göndererek, kendisini İtalya kralı ilan etti. Böylece Batı Roma İmparatorluğu da resmen tarihe karışmış oldu.)

Osmanlı İmparatorluğu, üç kıtada hüküm süren bir kudret timsaliydi. Lakin suyun akışı değişti; sanayi devrimiyle Avrupa güçlenirken Osmanlı içte ve dışta zayıfladı. Dün güçlü olan, bugün karınca misali mücadele etmek zorunda kaldı.

Yakın tarihten örnek: Sovyetler Birliği. Bir zamanlar dünyanın yarısına hükmeden dev bir balıktı. Ama Berlin Duvarı’nın yıkılışıyla birlikte su çekildi ve karınca misali küçülen halklar bağımsızlıklarını ilan etti.

Bütün bu örnekler şunu haykırıyor: Hiçbir güç bâki değildir. Su akar, değişir. İnsanlığa düşen, bu akışa rağmen adaletli ve barışçıl kalabilmektir.

Türk toplum hayatında sulhun izleri: Bizim milletimizin tarihinde de “sulh” kavramı çok güçlüdür. Türkler, bozkırdan Anadolu’ya taşınırken beraberinde getirdikleri değerlerle bin yıllık bir medeniyet inşa ettiler.

  • Komşuluk kültürü: Anadolu’da komşu açken tok yatılmaz. Zengin ile fakir, balık ile karınca aynı sofrada oturmayı öğrenmiştir.
  • İmece usulü: Köylerde tarlalar imeceyle sürülür, evler imeceyle yapılırdı. Güçlü olan gücünü, zayıf olan emeğini ortaya koyardı. Sonunda kimse kimseyi ezmez, herkes aynı çorbadan içerdi.
  • Ahilik geleneği: Esnaf teşkilatlarının özü, “eli açık, kapısı açık, sofrası açık” olmaktır. Rekabeti düşmanlıkla değil, kardeşlikle düzenlemek… Balığı da karıncayı da aynı sofrada barındırmak…

Bugün bizlere düşen, bu değerleri yeniden hatırlamak ve çağımıza uyarlamaktır. Çünkü küresel dünyanın dayattığı bireysel çıkarcılık, bizi sulhtan uzaklaştırıyor.

Günümüz dünyasında yeni balıklar, yeni karıncalar: Bugün dünyada büyük şirketler, küresel balıklar hâline geldi. Teknoloji devleri, milyarlarca insanın verisini, emeğini, zamanını yönlendiriyor. Onların karşısında ise karınca misali küçük üreticiler, çiftçiler, esnaflar ayakta kalmaya çalışıyor.

Devletler düzeyinde de aynı tablo var. Güçlü ekonomilere sahip ülkeler, askerî ve teknolojik imkânlarını kullanarak “balık” rolünü üstleniyor. Zayıf ülkeler ise “karınca” konumuna itiliyor. Ama unutmamak gerekir ki, suyun akışı değiştiğinde dengeler altüst olabilir.

Bugün kendini balık sananlar, yarın karınca olabilir. Bu yüzden insanlığın en büyük ödevi sulhu kurmaktır. Aksi hâlde balık da karınca da sonunda kaybeder.

Bireysel hayatta balık ile karınca: Bu metaforu bireylerin hayatına da uyarlayabiliriz. İnsan gençliğinde balık gibidir: güçlü, cesur, enerjik. Ama yaşlandıkça su çekilir, karınca gibi kırılgan olur.

İş hayatında da böyledir. Makam sahibi iken herkes etrafında toplanır; koltuğu kaybedince yalnızlık başlar. Dün “balık” olan, bir bakmış “karınca” olmuş. İşte bu yüzden insan, hangi konumda olursa olsun tevazu göstermeli; kalıcı olanın güç değil, insaniyet olduğunu unutmamalıdır.

Sulh içinde birlikte yaşama sanatı: Sulh sadece savaşsızlık demek değildir. Sulh, birlikte yaşama kültürüdür. Sulh, farklılıkları zenginlik kabul etmektir. Sulh, güçlü ile zayıfı aynı sofrada kardeş kılmaktır.

Bizim atalarımız bu bilinci yüzyıllarca taşıdı. Yunus Emre, “Sevelim, sevilelim, dünya kimseye kalmaz” dediğinde aslında balık ile karıncayı sulh içinde tutmanın hikmetini anlatıyordu. Mevlânâ “Gel, ne olursan ol yine gel” diyerek, suyun akışına rağmen barışın mümkün olduğunu haykırıyordu.

Bugün dünyamız işte bu çağrılara her zamankinden fazla muhtaçtır. Çünkü küresel kavgaların sonunda kimse kazanmayacak.

Son Söz

Sevgili okurlar, bugün dünya büyük bir yol ayrımında. İklim krizinden savaşlara, ekonomik eşitsizlikten teknolojik tekelliğe kadar pek çok mesele bizi bekliyor. Bu meselelerde “balık” da biziz, “karınca” da biziz. Bu arada hayatın suyu akmaya devam ediyor. Nehir bazen kabarıyor, bazen çekiliyor. Ama biz, o suyun akışına teslim olmak zorunda değiliz. Asıl olan merhamettir. Bizim elimizde olan şey, kalplerimizin yönüdür. O hâlde en büyük vazifemiz şudur:

  • Güçlüyken tevazu sahibi olmak.
  •  Zayıfken kin yerine sabır göstermek.
  • Ve her durumda barışı aramak.

Unutmayalım! Hayat bir suyun akışı gibidir. Bugün yükselen yarın çekilir. Ama kalıcı olan, suyun kendisi değil, onun içindeki canlıların birbirine gösterdiği merhamettir.

Yunus Emre’nin dediği gibi: “Sevelim, sevilelim, dünya kimseye kalmaz.

Eğer kalplerimizi merhamete, adalete, sulha yöneltirsek, suyun akışı bizi ayıramaz. Balık ile karınca, kavga etmek yerine dost olabilir. Asıl olan balık ile karıncayı sulh içinde tutmaktır.

Ve unutmayalım! Kavgaların kazananı olmaz. Kaybedeni ise her zaman insanlık olacaktır.

Saygılarımla

Prof. Dr. Ayhan ERDEM – Köşe Yazarı
aerdem@gazeteankara.com.tr
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi
Gazete Ankara Dijital Haber Portalı

 

 

YORUM YAP

Yorumu Gönder

YORUMLAR (0)