YAZARLAR

29 Mayıs 2025 Perşembe, 12:46

İstanbul’un Fethi: Orta Çağın Kapanışı, Yeni Çağda Bir Milletin Dirilişi

Tarih, öyle anlar saklar ki hafızasında; bu anlar yalnızca bir devletin değil, bir milletin kaderini ebediyen değiştirir. 29 Mayıs 1453, işte tam da böyle bir dönüm noktasıdır. Bir çağ kapanmış, yeni bir çağ açılmış; yalnızca surlar değil, kalpler de fethedilmiştir. İstanbul’un fethi, yalnızca bir askerî başarı değil; inançla, bilgiyle, stratejiyle ve kararlılıkla yazılmış bir medeniyet manifestosudur.

Sultan II. Mehmet’e “Fatih” unvanını kazandıran bu büyük zafer, Türk milletinin tarih sahnesindeki konumunu yeniden tanımlamış, İslam dünyasında adeta bir dirilişin sembolü olmuştur. Bu fetihle birlikte Bizans’ın nabzı durmuş, Doğu Roma İmparatorluğu’nun bin yıllık hükümranlığı sona ermiş; yeni bir medeniyetin kalbi İstanbul’da atmaya başlamıştır. Türkler artık yalnızca göçebe bir topluluk değil; küresel ölçekte bir devlet inşa eden köklü bir millet olduklarını bütün dünyaya ilan etmişlerdir.

Peygamber Efendimiz‘in (s.a.v.) asırlar öncesinden müjdelediği kutlu söz, bu büyük fethin manevî zeminini oluşturmuştur: “İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, onu fetheden ordu ne güzel ordudur.
Bu müjde, Fatih Sultan Mehmet Han’ın yüreğinde bir meşale gibi yanmış; ilim, irade ve imanla birleşerek tarihin yönünü değiştiren bir fethin kapılarını aralamıştır.

İstanbul’un fethi, yalnızca toprak kazanımı değil; ilmin, adaletin, sanatın ve hoşgörünün yeniden ihya edildiği bir medeniyet yürüyüşünün başlangıcıdır. Osmanlı, bu şehri yalnızca ele geçirmemiş; ona kimlik kazandırmış, ruh vermiştir. Her taşı özenle işlenmiş, her sokağı bir medeniyetin şaheserine dönüşmüştür. Fatih Sultan Mehmet’in Ayasofya’yı camiye çevirmesi, bu medeniyet vizyonunun ilk ve en güçlü sembollerinden biri olmuştur.

Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesi, yalnızca bir yapının işlevinin değişmesi değildir. Bu adım, fethin sembolik mühürlerinden biri; yeni bir çağın ruhani mihenk taşıdır. Ayasofya, minberle ve mihrapla buluştuğunda, Sultan Fatih’in alnındaki terin karşılığı, duasının kabulü gerçekleşmiştir. O an yalnızca bir mabedin yönü değil; tarihsel bir bütünleşmenin, inançlar ve kültürler arası bir sentezin de simgesi inşa edilmiştir. Bu nedenle Ayasofya, yalnızca taş ve harçtan ibaret bir yapı değil; milletimizin hafızasında ışık saçan bir kandildir.

Cumhuriyet döneminde uzun yıllar müze olarak kullanılan Ayasofya’nın 2020 yılında tekrar cami olarak ibadete açılması da bu bağlamda yalnızca siyasî bir karar değildir. Bu adım; tarihle kurulan bağın, milletin gönlünde biriken özlemin ve inancın ruhsal temsili olarak değerlendirilmelidir. İstanbul nasıl ki Yeni Çağ’ı açan bir kapı olduysa, Ayasofya da bu fethin kalbindeki ezelî ve ebedî nişane olmuştur.

Bugün İstanbul’a baktığımızda yalnızca bir şehir değil; geçmişin izlerini, geleceğin umutlarını ve bir milletin ruhunu görürüz. 29 Mayıs 1453 tarihi, bizim için sadece bir fetih değil; zihinlerin, gönüllerin ve iradenin de zaferidir. Her kuşak, bu büyük mirası anlamalı, yaşatmalı ve o ruhu canlı tutmalıdır. Çünkü İstanbul, kuşatıldığında değil; unutulduğunda kaybedilir.

İstanbul’un Fethi’nin 572. yıldönümü tüm milletimize kutlu olsun. 

Saygılarımla
Prof. Dr. O. Ayhan ERDEM
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi
Gazete Ankara DHP Köşe Yazarı
aerdem@gazeteankara.com.tr
www.gazeteankara.com.tr
“Türkiye’nin kalbi, Ankara’nın sesi”

YORUM YAP

Yorumu Gönder

YORUMLAR (0)