Birliğin Ruhuna Dönmek: Aynı Milletin Ortak Vicdanı
Dünya yeni bir düzenin eşiğinde. Batı'nın belirleyici olduğu tek kutuplu yapı çözülürken, çok merkezli bir dünya sistemi doğuyor. Asya yeniden yükseliyor. Kültürel ve jeopolitik farkındalıklar, artık sadece devletler arasında değil, milletler düzeyinde de yeniden tanımlanıyor.
İşte bu tarihsel kırılmanın tam ortasında, aynı millete mensup ama farklı devletlerde yaşayan Türk toplulukları yeniden aynı soruyu sormaktadır:
"Birlik mümkün mü? Yoksa sadece tarihî bir özlem mi?"
Bu soru artık yalnızca duygusal değil; tarihsel, kültürel, stratejik ve ahlaki bir gereklilik olarak karşımızda duruyor.
Milletin Coğrafyası Değil, Ruh Birliği Önemli
Türk milleti, tarihin farklı evrelerinde devletleşmiş; ama hiçbir zaman köklerini kaybetmemiştir. Bugün Azerbaycan’dan Kazakistan’a, Kırgızistan’dan Özbekistan’a, Türkmenistan’dan Türkiye’ye; hatta Tataristan, Altay, Uygur bölgesi, Güney Azerbaycan ve Balkanlardaki soydaşlara kadar aynı millete mensup kardeş topluluklar, ortak bir geçmişten, ortak bir gelecek tasavvur etmeye başlamıştır.
Bu, siyasi bir hedef değil; medeniyetin çağrısıdır.
Kurumsal Zemin: Türk Devletleri Teşkilatı
2009 yılında Nahçıvan Anlaşması ile kurulan ve 2021'de yeni adıyla yoluna devam eden Türk Devletleri Teşkilatı (TDT), bu ortak vicdanın somutlaşmış halidir. TDT, yalnızca devletlerarası bir diplomasi platformu değil, aynı zamanda aynı milletin farklı devletlerdeki temsilcilerini ortak gelecekte buluşturma iradesidir.
Kültür, ekonomi, eğitim, ulaştırma, enerji, dijital dönüşüm, gençlik ve güvenlik alanlarındaki projeler, bu iradenin taşıyıcı kolonlarını oluşturmaktadır.
Ortak Alfabe: Yazıyla Başlayan Birlik
2024 yılında Bakü’de toplanan Ortak Alfabe Komisyonu toplantısında 34 harften oluşan Ortak Türk Alfabesi üzerinde uzlaşı sağlanması, sembolik değil yapısal bir adımdır. Bu alfabe; farklı coğrafyalarda yaşayan kardeşlerin aynı kelimeleri, aynı sesle, aynı anlamla paylaşmasının ilk aracıdır.
Ancak alfabe, sadece bir başlangıçtır. Asıl mesele, bu harflerle nasıl bir gelecek yazacağımızdır.
2040 Vizyonu: Yol Haritasından Fazlası
Türk Devletleri Teşkilatı tarafından ilan edilen 2040 Vizyon Belgesi, sıradan bir kalkınma planı, yalnızca kurumların teknik rehberi ya da uluslararası ilişkilerin strateji metni değildir. Aksine, bu belge, aynı millete mensup fakat farklı devletlerde yaşayan Türk topluluklarının çağımıza vereceği toplu cevabın çerçevesidir.
Bu vizyon; ortak bir tarih anlatısını yeniden inşa etmeyi, kültürel üretimi bir merkezde buluşturmayı, ekonomik alanları birleştirmeyi ve eğitim kurumlarını müşterek değerlerle yeniden düzenlemeyi hedeflemektedir. Her bir başlık, yalnızca bir eylem planı değil, aynı zamanda geçmişte parçalanmış bir bedenin bugün ruh ve iradeyle yeniden birleştirilmesi anlamını taşımaktadır. Çünkü bu vizyon, sadece geleceği planlamaz; aynı zamanda milletin hafızasını, kimliğini ve varoluş iradesini de yeniden teyit eder.
Birliğin Temeli: Ortak Vicdan, Ortak Sorumluluk
Türk milleti için birlik, salt bir siyasal hedef ya da romantik bir ütopya değildir. Bu birlik; öncelikle bir ahlak meselesidir. Çünkü aynı milletten olmak, yalnızca aynı dili konuşmak ya da aynı atalara sahip olmak değildir. Asıl anlamı, ortak sorumluluklar taşıma iradesinde yatar.
Gerçek bir birlik, sömürmek için değil, paylaşmak için kurulur. Üstünlük arzusu üzerine değil, eşitlik ilkesine dayanarak inşa edilir. Onu ayakta tutan şey, yüksek sesle atılan sloganlar değil, sessizce ama inançla sürdürülen samimiyettir.
Bir millete mensup olmak, birlikte kazanmak kadar birlikte taşımayı, birlikte yürümek kadar birlikte beklemeyi de gerektirir. Dolayısıyla Türk Birliği, coğrafyanın değil, vicdanın ve erdemin bir ürünüdür. Bu bilinçle hareket eden her devlet, her kurum ve her birey, sadece birlik inşa etmez; aynı zamanda geleceğin medeniyetini de şekillendirir.
Sonuç Yerine: Milleti Hatırlamak
Artık zaman, haritalara bakarak değil, kalpleri dinleyerek karar verme zamanıdır. Çünkü Türk milleti sadece bir tarih değil, bir gelecek tasarımıdır.
Bu tasarımda her bir kardeş coğrafya, yalnızca bir ülke değil, bir cevaptır.
Ve bizler bu cevabı; akılla, inançla, bilgiyle ve ahlakla vermek zorundayız. Çünkü geleceği şekillendirmek, geçmişin hatırasını yaşatmaktan daha fazla irade ister.
Fetih Ruhuna Vefa: 572. Yıla Gönülden Selam
Çağ kapatıp çağ açan büyük zaferin yıldönümünde; İstanbul'un fethinin 572. yılını kutluyor, Fatih Sultan Mehmed Han'ı ve fethin kahramanlarını rahmet ve minnetle anıyoruz.
Dr. Oğuz Poyrazoğlu
Kurucu – Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
opoyrazoglu@gazeteankara.com.tr
www.gazeteankara.com.tr
“Türkiye’nin Kalbi Ankara’nın Sesi”
YORUM YAP