İsrail-İran Anlaşmazlığı ve Hürmüz Boğazı Krizi: Bölgesel İstikrar İçin Analitik Bir Değerlendirme ve Çözüm Önerileri
Ortadoğu, dünya jeopolitiğinin en kırılgan ve aynı zamanda en stratejik bölgelerinden biridir. Bölgedeki büyük güç rekabeti, etnik-dini farklılıklar ve enerji kaynaklarına erişim gibi faktörler, istikrarsızlık ve krizlerin sürekli doğmasına zemin hazırlamaktadır. Son yıllarda artan İsrail-İran gerilimi, bu kırılgan yapıyı daha da derinleştirirken, İran’ın Hürmüz Boğazı’nı kapatma tehdidi, küresel enerji arz güvenliğini tehdit eder hale gelmiştir. Bu çalışma, mevcut kriz senaryolarını analiz ederek, bölgesel ve uluslararası düzeyde sürdürülebilir barış ve güvenliği sağlamaya yönelik stratejik çözüm önerilerini ortaya koymaktadır.
İsrail ile İran arasındaki çekişme, sadece iki ülke arasındaki rekabetten öte, bir bölgesel hegemonya mücadelesini yansıtmaktadır. İran’ın dış politikası ve vekil gruplara verdiği destek, İsrail’in varlık ve güvenlik algısını doğrudan tehdit etmektedir. Bu durum, İsrail’in sert ve orantısız güç kullanımı ve uluslararası arenadaki diplomatik hamleleriyle karmaşık bir gerilim sarmalı oluşturmuştur.
İran’ın nükleer programı, bölgesel güç dengelerini değiştirme potansiyeli taşırken, İsrail’in sözde bunu önlemek adına gerçekleştirdiği operasyonlar, tansiyonu iyice tırmandırmaktadır. Bu kutuplaşma, bölgedeki birçok ülkeyi doğrudan ya da dolaylı şekilde etkileyerek geniş çaplı çatışma riskini artırmıştır.
İran’ın Hürmüz Boğazı’nı Kapatmasının Stratejik Önemi ve Potansiyel Kriz Senaryoları
Hürmüz Boğazı, küresel petrol ve doğal gaz ticaretinin ana arterlerinden biridir. Günde yaklaşık 21 milyon varil petrolün geçtiği bu su yolu, dünya enerji arzının %20’sine tekabül eden bir hacmi temsil etmektedir. İran’ın bu geçidi kapatma tehdidi, enerji piyasalarında dramatik fiyat artışlarına ve ekonomik şoklara neden olabilir.
Boğazın kapanması sadece enerji arz güvenliğini tehdit etmekle kalmaz, aynı zamanda küresel tedarik zincirlerini, özellikle enerji yoğun sanayi ülkelerini ciddi şekilde sarsar. Türkiye, Avrupa ve Asya’nın enerji ihtiyaçlarının önemli bir kısmı bu koridordan geçmektedir. Bu nedenle Hürmüz Boğazı’nın açık ve güvenli kalması, bölgesel istikrar kadar küresel ekonomik istikrar için de önceliklidir.
Krizleri Önlemenin Yolları: Çok Boyutlu Stratejik Yaklaşımlar
İsrail-İran geriliminin olası bir Hürmüz krizine dönüşmesini engellemek için askeri caydırıcılığın yanında çok boyutlu, kapsamlı ve sürdürülebilir politikalar geliştirilmelidir. İşte bu bağlamda atılması gereken bazı somut adımlar:
Bölgesel Diplomasi Mekanizmalarının Yeniden İnşası
Bölgesel krizlerin çözümünde dış aktörlerin dayatmacı politikaları yerine, bölge ülkeleri arasında karşılıklı saygı ve güvene dayalı diplomasi öncelik kazanmalıdır. Türkiye, Katar ve Umman gibi arabulucu devletlerin aktif rol üstlenmesiyle, Tahran ve Tel Aviv arasında doğrudan ya da dolaylı iletişim kanalları açılmalıdır.
- Türkiye’nin Yumuşak Güç Diplomasisi: Ankara, tarihsel ve kültürel bağlarıyla, taraflar arasında güven artırıcı diyalog süreçlerine öncülük edebilir. Bu kapsamda, bölgesel güvenlik diyalog platformları kurularak kriz öncesi ve kriz yönetimi mekanizmaları geliştirilebilir.
- Çok Taraflı Diplomatik Girişimler: BM, İslam İşbirliği Teşkilatı gibi uluslararası örgütler aracılığıyla bölgesel barış ve güvenlik konferansları düzenlenmeli; kalıcı barış için yol haritaları ortaya konmalıdır.
Enerji Tedarik Güvenliğinin Çeşitlendirilmesi ve Yenilenebilir Enerjiye Geçiş
Hürmüz Boğazı’na olan enerji bağımlılığı azaltılmadığı sürece, bölgesel krizler doğrudan küresel enerji piyasalarını sarsmaya devam edecektir. Bu nedenle:
- TANAP ve TAP projelerinin güçlendirilmesi: Doğalgaz tedarik yollarının çeşitlendirilmesiyle Hürmüz’e olan bağımlılık azaltılabilir.
- Doğu Akdeniz Enerji Kaynaklarının Diplomatik Engellerinin Aşılması: Bölgedeki doğalgaz rezervleri, bölge ülkelerinin ortak çıkarları doğrultusunda iş birliğiyle işletilmelidir.
- Yenilenebilir Enerji Yatırımlarının Hızlandırılması: Hidrojen, güneş ve rüzgâr enerjisi projeleri desteklenmeli, enerji depolama teknolojilerine öncelik verilmelidir.
- Enerji Verimliliği Politikaları: Ulusal düzeyde kapsamlı tasarruf ve verimlilik kampanyaları yürütülmelidir.
Ekonomik Baskı ve Teşvik Dengesiyle Sürdürülebilir Barış
Uluslararası yaptırımların sadece cezalandırma aracı olarak kullanılması, karşılıklı sertlik ve gerilimleri artırabilir. Bu nedenle:
- Yaptırımların Kontrollü ve Kademeli Kaldırılması: İran’a yönelik yaptırımlar, barışçı adımların karşılığı olarak kademeli olarak gevşetilmelidir.
- Ekonomik Teşvik Paketleri: İran’ın küresel ekonomik entegrasyonunu teşvik eden paketler geliştirilmeli, Çin ve Hindistan gibi ülkelerin diplomatik ve ticari desteği artırılmalıdır.
- Bölgesel Ekonomik İş Birliği Modelleri: Ortadoğu’da ekonomik entegrasyon, siyasi istikrarın önemli bir yapı taşı olarak görülmeli; bölge ülkeleri arasında ticaret ve yatırımların önündeki engeller kaldırılmalıdır.
Uluslararası Deniz Güvenliği Garantilerinin Oluşturulması
Hürmüz Boğazı’nın güvenliğinin sağlanması için:
- BM ve Bölgesel Koalisyonların Misyonları: Uluslararası toplum, çok taraflı deniz güvenliği misyonları kurarak askeri gerilimi azaltabilir.
- Sivil Deniz Trafiğinin Güvencesi: Uluslararası denizcilik örgütleri, ticari gemilerin güvenliğinin sağlanması için denetim ve koruma mekanizmaları geliştirmelidir.
Asimetrik Tehditlere Karşı Proaktif Güvenlik Stratejileri
Modern çatışmaların niteliği değişmiş, siber saldırılar, insansız araçlar ve enerji altyapısına yönelik sabotajlar ön plana çıkmıştır. Bölge ülkeleri;
- Siber Güvenlik Altyapılarını Güçlendirmeli,
- Enerji Tesislerine Fiziksel ve Dijital Koruma Sağlamalı,
- İnsansız Sistemlere Karşı Savunma Protokolleri Geliştirmeli,
- Bölgesel Bilgi Paylaşımı ve Koordinasyon Ağları Kurmalıdır.
Türkiye’nin Uzun Vadeli Enerji Bağımsızlığı Stratejisi
Bu kriz, Türkiye’ye enerji alanında yapısal dönüşüm ihtiyacını bir kez daha göstermiştir.
- Nükleer Enerji Yatırımlarının Hızlandırılması: Akkuyu ve Sinop projeleriyle enerjide dışa bağımlılık azaltılmalıdır.
- Yerli ve Milli Enerji Teknolojileri Geliştirilmesi: AR-GE yatırımları ve yerli teknoloji kullanımı artırılmalıdır.
- Ulusal Enerji Güvenliği Stratejisi: Meclis onayından geçirilerek, enerji politikalarının uzun vadeli hedefleri netleştirilmelidir.
Sonuç ve Öneriler
Ortadoğu’da artan gerilimler, Türkiye ve bölge ülkeleri için ciddi riskler barındırmakla birlikte, aynı zamanda diplomatik ve ekonomik açılımlar için fırsatlar da yaratmaktadır. Türkiye, tarihsel konumu, bölgesel ağırlığı ve yumuşak güç unsurlarıyla arabulucu ve barışı sağlayacak, yapıcı roller üstlenebilir.
Krizleri önlemek, sadece askeri veya ekonomik önlemlerle değil; kapsamlı diplomasi, enerji politikaları ve uluslararası iş birliğiyle mümkündür. Türkiye’nin bölgesel ve küresel aktörlerle dayanışma içinde yürüttüğü politikalar, bölgenin istikrarına ve küresel enerji güvenliğine önemli katkılar sağlayacaktır. Bir an önce bölgenin huzur ve kavuşması dileğiyle…
Saygılarımla.
Prof. Dr. Ayhan ERDEM – Köşe Yazarı
aerdem@gazeteankara.com.tr
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi
Gazete Ankara Dijital Haber Portalı
www.gazeteankara.com.tr
“Türkiye’nin kalbi Ankara’nın sesi”
YORUM YAP