YAPAY ZEKÂ HUKUKU: TÜRKİYE NEDEN KENDİ YOLUNU ÇİZMEK ZORUNDA? (Yazı Dizisi-I)
Değerli Gazete Ankara okurları,
Daha önce kaleme aldığım pek çok yazımda ısrarla sorduğum ve önemine dikkat çektiğim bir soru vardı: “Türkiye’de Yapay Zekâ Hukuku Hazırlamanın Zamanı Gelmedi mi?” İşte bu yazı, söz konusu soruya artık teorik değil; somut, karşılaştırmalı ve çözüm odaklı bir cevap arayışımızın ilk adımıdır.

Bu yazı dizisinin ilk bölümünde; uluslararası alandaki örnek hukuki düzenlemelerden hareketle, Türkiye’nin ihtiyaçlarına uygun, devlet aklını esas alan, analitik ve akademik derinliği olan bir yapay zekâ hukukunun nasıl inşa edilmesi gerektiğini ele alacağız. Amacımız yalnızca bir mevzuat tartışması yürütmek değil, aynı zamanda Türkiye’nin teknolojik geleceğini şekillendirecek hukuki vizyonu tartışmaya açmaktır. Bu çerçevede hazırlanan yazı dizisinin ilk bölümünü bilgilerinize sunuyorum.
Dünya, belki de ilk kez bir teknolojiyi üretim hızından daha hızlı bir hukuk arayışıyla karşılamaktadır. Yapay zekâ, artık yalnızca mühendislerin ya da yazılımcıların ilgi alanı olmaktan çıkmış; hukukun, kamu yönetiminin, eğitimin, sağlığın ve hatta demokrasinin merkezine yerleşmiştir. Bu nedenle mesele, “Yapay zekâ kullanalım mı?” sorusu değil; “Yapay zekâyı kim, nasıl ve kimin adına yönetecek?” sorusudur.
Avrupa Birliği, bu soruya Yapay Zekâ Tüzüğü (AI Act)* ile cevap vermiştir. ABD piyasa merkezli bir esneklik tercih ederken, Çin devlet merkezli ve kontrolcü bir model inşa etmektedir. Peki, Türkiye bu konuda ne yapmalıdır?
Cevap nettir: Türkiye, ne kopyacı ne de gecikmiş bir düzenleme ile yetinemez. Kendi yapay zekâ hukukunu yazmak zorundadır!
Hukuk Devleti Açısından Yapay Zekâ
Yapay zekâ sistemleri bugün;
- Kimlerin işe alınacağını,
- Kimlerin krediye erişebileceğini,
- Hangi öğrencinin “başarılı” sayılacağını,
- Hangi hastanın öncelikli tedavi göreceğini, belirleyebilecek noktaya gelmiştir.
Bu durum, hukuk devleti açısından kritik bir eşiği işaret eder. Çünkü yetki, sorumluluk ve hesap verebilirlik ilkeleri, algoritmik kararlar karşısında belirsizleşmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası açık bir çerçeve sunar:
- İnsan onuru dokunulmazdır.
- Temel hak ve özgürlükler hukukla sınırlanabilir.
- Kamu gücü keyfî kullanılamaz.
Dolayısıyla yapay zekâ, Türk hukuk düzeninde karar verici değil, karar destekleyici olmak zorundadır. Nihai irade insana aittir; sorumluluk devredilemez.
Avrupa Modeli Yetmez, Türkiye Modeli Şarttır
AB Yapay Zekâ Tüzüğü önemli bir referanstır. Ancak Türkiye için doğrudan kopyalanması yeterli değildir. Çünkü:
- Türkiye’de kamu hizmetleri daha merkezîdir.
- Güvenlik ve kamu düzeni hassasiyetleri daha yüksektir.
- Dijital bağımsızlık meselesi, sadece ekonomik değil stratejik bir konudur.
- Genç nüfus ve üniversite ekosistemi, regülasyonla boğulmamalıdır.
Bu Nedenle Hazırlanan Yapay Zekâ Kanunu Taslağı:
- AB ile uyumlu,
- ABD ile rekabetçi,
- Çin modeliyle mesafeli,
- Türkiye’nin devlet geleneğiyle uyumlu, bir hibrit hukuk mimarisi önermelidir.
Kamu Yönetimi ve Yapay Zekâ: Kırmızı Çizgi
Taslakta yer alan en kritik hüküm şudur: “Hiçbir idari işlem yalnızca yapay zekâ çıktısına dayanarak tesis edilemez.” Bu cümle, aslında bir hukuk manifestosudur. Çünkü kamu gücü;
- Algoritmaya devredilemez,
- Kara kutu sistemlerle işletilemez,
- Vatandaşın itiraz hakkını ortadan kaldıramaz.
Yapay zekâ, kamu yönetiminde verimlilik sağlayabilir; ancak meşruiyetin yerini alamaz.
Dijital Egemenlik: Yeni Nesil Bağımsızlık
Bugün büyük dil modellerinin büyük çoğunluğu;
- Yabancı şirketler tarafından,
- Kapalı kaynaklı,
- Eğitim verileri belirsiz şekilde, geliştirilmektedir.
Türkiye açısından mesele sadece teknoloji değildir; egemenliktir.
Bu nedenle Türkiye Yapay Zekâ Hukuku;
- Yerli modelleri teşvik eden,
- Yabancı kapalı sistemlere şeffaflık yükümlülüğü getiren,
- Kritik alanlarda ulusal etki değerlendirmesi öngören, bir yaklaşımı benimsemek zorundadır.
Çünkü; bağımsızlık artık yalnızca sınırlarla değil, veriyle ve algoritmalarla korunmaktadır.
Sonuç
Yapay zekâ hukuku, sanıldığı gibi yalnızca algoritmaların, veri setlerinin ya da yazılım mimarilerinin düzenlendiği teknik bir mevzuat alanı değildir. Aksine bu hukuk alanı; insan onuruna, özgürlüğe, adalete ve kamusal sorumluluğa dair nasıl bir toplum tahayyül ettiğimizin hukuki ifadesidir. Başka bir deyişle yapay zekâ hukuku, geleceğe dair toplumsal sözleşmenin yeni dilidir.
Eğer bugün bu alanı bilinçli, ilkesel ve bütüncül bir yaklaşımla düzenlemezsek; hukuk her zamanki gibi teknolojinin gerisinden sürüklenir, hak ihlalleri yaşandıktan sonra telafi edilmeye çalışılır ve devlet, strateji üreten bir akıl olmaktan çıkarak yalnızca krizlere tepki veren bir refleks mekanizmasına dönüşür. Oysa çağımız, reaktif değil proaktif devlet aklını; geç kalmış müdahaleleri değil öngörülü düzenlemeleri zorunlu kılmaktadır.
Türkiye’nin ihtiyacı olan yapay zekâ hukuku; yasaklamayı merkeze alan, yeniliği boğan ve belirsizlik üreten bir korku hukuku değildir. Tam tersine bu hukuk; yeniliği yöneten, hakları baştan koruyan, topluma güven veren ve teknolojiyi insanın hizmetinde konumlandıran bir akıl hukuku olmalıdır. Ne sınırsız serbestlik ne de katı yasakçılık… İhtiyaç duyulan şey, dengeyi gözeten, risk temelli, etik ilkelerle beslenen ve kamu yararını esas alan bir düzenleme mimarisidir.
Daha da önemlisi, bu hukuk tercüme bir hukuk olamaz. Başkalarının tarihsel deneyimlerinden elbette faydalanılmalıdır; ancak Türkiye’nin yapay zekâ hukuku, başka ülkelerin korkularını değil kendi toplumsal gerçekliğini, değerlerini ve stratejik hedeflerini yansıtmalıdır. Kopyalanmış metinler değil, yerli akılla üretilmiş normlar; edilgen bir uyum süreci değil, yön gösteren bir vizyon gereklidir.
Sonuç olarak yapay zekâ hukuku, yalnızca teknolojiyi düzenleyen bir çerçeve değil; insanı merkeze alan bir gelecek tasavvurudur. Ve bu tasavvur, ancak kendi aklımızla, kendi irademizle ve kendi sorumluluk bilincimizle inşa edildiğinde anlamlı ve sürdürülebilir olacaktır. (Devam Edecek)
Saygılarımla
Prof. Dr. Ayhan ERDEM – Köşe Yazarı
aerdem@gazeteankara.com.tr
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi
Gazete Ankara Dijital Haber Portalı
* AB Yapay Zeka Yasası Yayımlandı: Avrupa Komisyonu tarafından 21 Nisan 2021 tarihinde sunulan ve Yapay Zeka (YZ) sistemlerinin piyasaya arzı, hizmete sunulması ve bazı uygulamaların yasaklanmasına dair kuralları belirleyen “Yapay Zeka Hakkında Uyumlaştırılmış Kurallar Getiren ve Bazı Birlik Yasama Tasarruflarını Değiştiren (AB) 2024/1689 sayılı Tüzük”, 12 Temmuz 2024 tarihinde AB Resmi Gazetesi’nde yayımlanmıştır. Tüzük, 1 Ağustos 2024 tarihinde yürürlüğe girecektir. Kaynak:T.C. Dışişler Bakanlığı, Avrupa Birliği Başkanlığı, https://www.ab.gov.tr/ab-yapay-zeka-yasasi-yayimlandi_53836.html)
Gelecek yazımız (19.12.2025 tarihli) : TÜRKİYE YAPAY ZEKÂ KANUNU TASLAĞI (Yazı Dizisi -II)
YORUM YAP