Ebulfez Elçibey: Öksüz Türklüğün Onurlu Sesi
Bugün, Türk dünyasının unutulmaz liderlerinden, Azerbaycan’ın bağımsızlık mücadelesinin kahramanı ve Sovyetler Birliği sonrası dönemin ilk demokratik olarak seçilmiş Cumhurbaşkanı Ebulfez Elçibey’i ebediyete uğurlayışımızın 25. yıldönümünde hüzünle, minnetle ve derin bir saygıyla anıyoruz.
24 Haziran 1938’de Nahçıvan’ın Keleki köyünde dünyaya gelen Ebulfez Elçibey, çocuk yaşlarından itibaren milletinin kaderini kendi kaderiyle özdeşleştirdi. Bakü Devlet Üniversitesi’nde Arap dili ve edebiyatı öğrenimi gördü; gençlik yıllarında ise Sovyetler Birliği’nin baskıcı politikalarına karşı duruşuyla tanındı. Kimi zaman bir üniversite kürsüsünde, kimi zaman köy kahvelerinde ya da bir halk toplantısında… Elçibey, nerede olursa olsun “özgürlük” kelimesini yüksek sesle söylemekten çekinmeyen bir yiğit olarak hatırlanır.
Sovyetler Birliği’nin gizli servisi olan KGB tarafından defalarca gözaltına alınması, işkence görmesi ve sürgün edilmesi onun kararlılığını asla kıramadı. Kendi sözleriyle:
“Çok işkence gördüm, çok çektirdiler. Hiçbirine yanmam da bir Atatürk rozetim vardı yakamda, onu aldılar elimden… Hâlâ içim yanar.”
Bu sözler, Elçibey’in hem acısını hem de Mustafa Kemal Atatürk sevgisini gözler önüne serer. Çünkü o, kendisini her daim “Mustafa Kemal’in askeri” ve “Türk milletinin bir evladı” olarak görüyordu.
1991’de Sovyetler Birliği’nin çöküşüyle doğan yeni fırsat, Azerbaycan için de tarihi bir dönemeçti. Azerbaycan Halk Cephesi hareketinin öncüsü olan Elçibey, Azerbaycan halkının özgürlük iradesini siyasal bir örgütlülüğe dönüştürdü. 1992’de yapılan demokratik seçimlerde oyların büyük çoğunluğunu alarak Azerbaycan’ın ilk ve tek demokratik şekilde seçilmiş Cumhurbaşkanı oldu.
Cumhurbaşkanlığı döneminde Ebulfez Elçibey’in temel hedefi, Azerbaycan’ın bağımsızlığını güçlendirmek ve Türk dünyasıyla bütünleşmekti. Türkiye ile kurduğu sıcak ilişkiler, “iki devlet bir millet” anlayışının siyasal bir vizyona dönüşmesinde büyük rol oynadı. Onun döneminde Bakü ile Ankara arasında köprüler kurulmuş, Azerbaycan Türk halkı Atatürk’ün mirasıyla yeniden buluşturulmuştur.
Elçibey, Türkiye için şöyle diyordu:
“Türkiye’nin gücü, Türk dünyasının gücüdür. Türkiye ne kadar güçlü olursa, Azerbaycan o kadar güvende hisseder.”
Bu sözler, iki kardeş devlet arasındaki ebedî bağların yalnızca siyasî değil, aynı zamanda gönül köprüsü olduğunu göstermektedir.
Ne yazık ki Elçibey’in iktidarı, tarihin en çetin imtihanlarından biriyle karşı karşıya kaldı. Ermenistan’ın saldırıları sonucu patlak veren Karabağ Savaşı, Azerbaycan’ın genç devletini yıprattı. İçeride yaşanan siyasi çekişmeler ve dış güçlerin oyunları, Elçibey’in ideallerini zedelemeye çalıştı. 1993’te gerçekleştirilen darbe ile görevinden uzaklaştırıldı. Fakat o, iktidardan düşse de gönüllerden hiç düşmedi. Kendi köyü Keleki’ye çekildi; sade, mütevazı bir hayat sürerek Azerbaycan halkının vicdanında “halkın cumhurbaşkanı” unvanıyla yaşamaya devam etti.
Ebulfez Elçibey yalnızca Azerbaycan’a değil, bütün Türk coğrafyasına seslenen bir liderdi. Orta Asya Türk Cumhuriyetleri bağımsızlıklarını kazandığında, onlara ilk destek veren liderlerden biri yine Elçibey oldu. Kazakistan’ın kurucu Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev ve Kırgızistan’ın ilk Cumhurbaşkanı Askar Akayev ile yaptığı görüşmelerde, “Büyük Türk Birliği” idealini dile getirdi. Onun en çok hatırlanan ifadelerinden biri de şudur:“Türk birliği olacaktır, bu bir hayal değil, tarihi bir zorunluluktur.”
Bu vizyon, aradan yıllar geçse de Türk Devletleri Teşkilatı gibi kurumların temel ilham kaynaklarından biri olmuştur.
Türkiye’ye yaptığı resmi ziyarette de halkın gönlünde derin izler bırakmıştır. Anıtkabir’e giderek Atatürk’ün mozolesine çiçekler koymuş, ardından yaptığı konuşmada “Atatürk bizim de atamızdır” diyerek salonda bulunanları gözyaşlarına boğmuştur. Ankara’da üniversite gençliği ile yaptığı buluşmalarda, öğrenciler onu “Elçibey Baba” diye alkışlarla karşılamış, o da gençlere dönerek “Türklüğün geleceği sizsiniz” diyerek hitap etmiştir.
Ebulfez Elçibey, “Ben öksüz Türklüğümü hiçbir şeye değişmem” diyerek, milliyetçiliğin kuru bir söylem değil, adanmış bir yaşam biçimi olduğunu göstermiştir. Onun ideali, yalnızca Azerbaycan’ın değil, bütün Türk dünyasının birlik ve beraberliğiydi. Türkistan’dan Anadolu’ya, Kafkasya’dan Balkanlar’a kadar bütün coğrafyada yankılanan bu ses, Türk gençliği için ilham kaynağı olmuştur.
22 Ağustos 2000’de Ankara’da hayata gözlerini yumduğunda, ardından kalan acı yalnız Azerbaycan’ın değil, bütün Türk dünyasının ortak hüznüydü. Cenazesi, vasiyeti üzerine doğduğu köy Keleki’ye götürüldü. Halk, onu omuzlarında taşırken gözyaşlarıyla “Elçibey, sen hep bizim kalbimizdesin” diyordu.
Bugün Azerbaycan bağımsızsa, bayrağı dalgalanıyorsa ve Türkiye ile omuz omuza duruyorsa bunda Ebulfez Elçibey’in katkısı büyüktür. O, yalnızca bir devlet başkanı değil, aynı zamanda bir dava adamı, bir gönül eri ve özgürlüğün öksüz kalmış çocuğunu yüreğinde büyüten bir Türk aydınıydı.
Can Azerbaycan’ın unutulmaz Cumhurbaşkanı Ebulfez Elçibey’i vefatının 25. yıldönümünde rahmet, minnet ve saygıyla anıyoruz. Onun öksüz Türklüğü, bugün milyonlarca yürekte yetim değil; aksine bir milletin birlik ateşini alevlendiren kutlu bir emanettir.
Allah’ın rahmeti bol olsun. Nur içinde yatsın.
İki bedende bir can, Türkiye Azerbaycan.
Saygılarımla
Prof. Dr. Ayhan ERDEM – Köşe Yazarı
aerdem@gazeteankara.com.tr
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi
Gazete Ankara Dijital Haber Portalı
YORUM YAP