YAZARLAR

12 Eylül 2025 Cuma, 00:00

Bir Karınca, Aslan Hikayesi ve Bugünün Türkiye’si

Değerli Gazete Ankara okurlarımız; bu yazı, Türkiye’deki kamu kurumlarını ve kısmen özel sektörü masalsı bir üslupla hikâyeleştirmek amacıyla kaleme alınmıştır. Yazıda herhangi bir kurum veya kişi özellikle hedef alınmamıştır.

Küçük bir karınca… Sabah erkenden işine gelen, gönülden çalışan, üretmeyi bir görev değil yaşam biçimi olarak gören emekçidir… Onun motivasyonu bir yönetmelik maddesiyle değil, içten gelen ahlak ve sorumluluk duygusudur.

Ama işte tam da burada hata başlar… Onu anlamak yerine üzerine bürokrasi katmanları örülürse: Raporların, komisyonların ve yöneticilerin ağırlığı altında ezilen karınca sonunda hevesini yitirir, üretim düşer, çalışma azmi kaybolur.


Kamu Kurumlarında Karınca’nın Dramı : Bugün kamu kurumlarımızın çoğunda işini gönülden yapan memurlar vardır. Sabah erkenden gelip vatandaşın işini çözmeye çalışan, kısıtlı imkânlarla dahi üretken olmayı başaran karıncalar… Öğretmen sabah sınıfına girer, doktor hastasına ilgi gösterir, mühendis tüm enerjisiyle projesinin tamamlamaya çalışır... Ama çoğu zaman onların önüne işini kolaylaştıracak sistemler değil, “rapor” ve “form” duvarları dikilir.

Yukarıdan gelen gereksiz rapor talepleri, bitmek bilmeyen toplantılar, “form doldurma” takıntıları… Eğitimde ölçme-değerlendirme için sayısız belge, sağlıkta performans kâğıtları, mühendislikte bitmeyen ihale prosedürleri… Hepsi birer “hamamböceği raporu*”na dönüşüyor.

Vatandaşın işini kolaylaştırmak yerine prosedürlerin çoğalması, gerçek hizmeti değil kâğıt üzerinde başarıyı öncelemek… İşte bu, sıkça dile getirilen “bürokratik hantallığın” ta kendisidir. Sonunda hem çalışan mutsuz oluyor hem de vatandaşın güveni sarsılıyor.

Özel Sektörde Karınca’nın Yalnızlığı : Özel sektörde de tablo farklı değil. Başarılı bir girişim, birkaç özverili çalışanın alın teriyle yükselir… Ama iş hacmi büyüdükçe profesyonel yöneticiler, departmanlar, danışmanlık şirketleri devreye girer.

Çoğu şirket, üretken çalışanını desteklemek yerine üzerine “performans raporu” baskısı kurmaktadır. Her gün KPI raporları, CRM girdileri, uzun toplantılar toplantılar… Üretimden çok sunumlara, pazarlamadan çok tabloların estetiğine odaklanılır. Bu arada patron, raporların ihtişamına bakarken en değerli çalışanını kaybettiğini fark edemez.

Bugün Türkiye’deki birçok nitelikli çalışanın yurt dışına göç etmesinin altında da bu gerçek yatmaktadır. Karınca değer görmediğinde, emeğinin karşılığını bulamadığında daha özgür ve üretken olabileceği diyarlara yönelir.

Ve en acı tablo şudur: Pek çok şirketimiz küçülme kararı aldığında, ilk iş olarak en samimi, en üretken çalışanlarını işten çıkarır.

Burada asıl sorun şudur: Biz çoğu zaman “verimlilik” adına çalışanı boğuyoruz. Kırtasiye işlerini çoğaltıyor, toplantı üstüne toplantı koyuyor, asıl üretimi unutturuyoruz.

Karıncanın üretme şevkini kaybetmesi sadece onun değil, bütün kurumun tükenişidir. Çünkü insan, işini severek yapıyorsa en verimli çalışandır. Bir kurumun geleceğini güvenceye almanın yolu, o içten emeği desteklemekten geçer.

Buradan çıkarılacak ders açıktır: Eğer biz kamu kurumlarımızı ve özel sektörümüzü gerçekten üretken hale getirmek istiyorsak, öncelikle karıncayı korumalıyız. Onun samimiyetini, emeğini, iç isteğini öldürmemeliyiz.

Doğru olan, çalışanı raporlara boğmak değil; yolunu açmak, işini kolaylaştırmaktır. Bürokrasi ya da performans sistemleri bir amaç değil, ancak araçtır. Araçların amaç haline geldiği yerde ise verimlilik değil çürüme başlar. Bu da üretimi düşürür. Üretim azalırsa tüketim artar. Tüketim artarsa tükeniş başlar.

Son Söz

Kamu yöneticilerine, özel sektör patronlarına, hatta tüm idarecilere düşen görev şudur: Karıncanın emeğini görünüz. Onun çalışmaktan aldığı neşeyi öldürmeyiniz. Çünkü karıncayı kaybetmek, sadece bir işçiyi değil, üretimin ruhunu, kurumun vicdanını kaybetmektir.

Unutmayalım! Bir milletin yükselişi, karıncalarını korumasıyla mümkündür. Onları ezerseniz, geriye sadece süslü raporlar, uzun toplantılar ve boş odalar kalır.

Saygılarımla

Prof. Dr. Ayhan ERDEM – Köşe Yazarı
aerdem@gazeteankara.com.tr
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi
Gazete Ankara Dijital Haber Portalı

hamamböceği raporu*Başlangıçta karınca, patronu aslan için kendi kendine hevesle ve verimli biçimde çalışmaktadır. Aslan, daha da verim almak için yöneticiler atamaya karar verir ve ünlü hamam böceğini yönetici olarak işe alır. Hamam böceği ise raporları düzenlemek için örümceği, sonra da bilgisayar ve donanım ihtiyacıyla sivrisineği devreye alır. Bürokrasi giderek artar; raporlar, toplantılar ve evrak işleri çoğalır. Bu süreçte karınca giderek mutsuz olur, üretkenliğini kaybeder.

Aslan, büyüyen yapıyı yönetmesi için ağustos böceğini de başkan yapar; yeni mobilyalar, bilgisayarlar ve yardımcılarla kadro daha da şişer. Sonunda üretim ve kârlılık düşer. Problemi çözmesi için danışman baykuş çağrılır ve raporun sonucu “aşırı istihdam” olur. Aslan da çözüm olarak mutsuz ve isteksiz hale gelen karıncayı işten çıkarır.” İşte masal burada biter ve yeni bir hikaye başlar...

 

 

 

YORUM YAP

Yorumu Gönder

YORUMLAR (0)