İSLAM DİNİNDE TİCARET AHLAKI
Yüce dinimiz İslam’ın üzerinde durduğu önemli konulardan biri de ticaret ahlakıdır. İslam’ın emrettiği ticaret ahlakının temelinde helal haram hassasiyeti vardır. İslam’ın ticaret anlayışı, sadece alıp satmaktan ibaret değil; helal-haram çizgisinde yürüyen bir ahlak meselesidir. “Tartıyı adaletle yapın, teraziyi eksik tutmayın” buyruğu, sadece kantarcıya değil, her mümine hitap eder. Zira ölçüde adalet, kazançta bereketin anahtarıdır.
Nebevi Ahlakta Ticaret Hassasiyeti
Ticaretin en güzel örneği, bizzat ticaretle meşgul olan Allah Resûlü’dür (s.a.s). Nübüvvetten önce bile “Muhammedü’l-Emîn” diye anılan bir tüccar düşünün; doğruluğu sermaye edinmiş, dürüstlüğü kazançtan üstün tutmuş. O, çalışmayı teşvik etmiş, tembelliği ve dilenciliği hoş görmemiştir. Bugün “güvenilir esnaf” arıyorsak, onun izinden gitmekten başka çaremiz yok.
Bir gün, Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in huzuruna bir sahabi geldi ve şöyle dedi: “Ey Allah’ın Elçisi! Ben ticaretle uğraşırım. Mal alırken fiyatı düşük söyler, sonra yavaş yavaş artırırım. Mal satarken de yüksekten başlar, sonra düşürürüm. Bu yaptığım doğru mudur?” Bunun üzerine Allah Resûlü (s.a.s) şöyle buyurdu: “Asla dediğin şekilde yapma! Bir şey alacaksan malın gerçek fiyatını söyle. İster versinler ister vermesinler. Bir şey satacaksan da onun gerçek fiyatını söyle. İster alsınlar ister almasınlar.”
Günümüz Ticaret Ahlakı Üzerine
Ne yazık ki, Peygamberimizin “Öyle bir zaman gelecek ki, kişi malını helâlden mi yoksa haramdan mı elde ettiğine bakmayacak” uyarısını yaşar hale geldik. Daha çok kazanma hırsı, helal-haram hassasiyetini gölgeledi. Ürünü olduğundan farklı göstermek, karaborsacılık yapmak, tefecilikle zenginleşmek… Bunlar sadece ekonomik suçlar değil; kul hakkı, ahiret vebalidir.
Söz verip tutmamak, yapamayacağı şeyi taahhüt etmek, yerli-yabancıya farklı fiyat biçmek… Bunlar ticaretin değil, aldatmanın yolları. Hele afet zamanlarında, öğrencilerin okul dönemlerinde, memurların tayin günlerinde fiyat artırmak… Bu, fırsatçılık değil; vicdanın iflasıdır.
Bir malın kusurunu gizleyerek satmak, satıcının bilgisizliğinden faydalanmak, zor durumdakinin emeğini ucuza kapatmak… Bunlar kazanç değil, ihanet. Peygamberimiz (s.a.s) ne güzel buyurmuş: “Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir. Kusurlu bir malı, kusurunu açıklamadan din kardeşine satması helâl değildir.”
Ticaretin kalbinde vicdan olmalı. Çünkü kazanç geçici, hesap baki. Teraziyi değil, ahlakı eksik tutanlar, en büyük zararı kendi ruhlarına verir. Unutmayalım: Helal kazanç, sadece cüzdanı değil, kalbi de zenginleştirir.
Aziz milletimiz, Allah Resûlü (s.a.s)’in güzel ahlakını ticaretimize ahîlik teşkilatı ile taşımıştır. Ahîlik; iyiliğin tezgâhta dokunduğu, alın terinin duayla buluştuğu, kazancın sadece cepte değil yürekte de biriktiği bir gönül kurumudur. Yüce Rabbimizin, “Onlar, ne ticaret ne de alışverişin kendilerini Allah’ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekât vermekten alıkoymadığı insanlardır.
Rahmân, 55/9.
İbn Mâce, Ticâret, 29.
Buhârî, Büyû’, 23
İbn Mâce, Ticâret, 45.
Onlar, kalplerin ve gözlerin allak bullak olduğu bir günden korkarlar.” buyurduğu üzere; imanı kalbe nakşeden, ticaret uğruna ibadetten vazgeçmeyen şahsiyetler topluluğudur. Bugün bize düşen, ahîlik anlayışını ticaretimize yeniden hâkim kılmaktır. Rızkımızı helal yollardan temin etmenin gayretinde olmaktır. Unutmayalım ki, ticaretin bereketi dürüstlükte, huzuru helâlde, kazancı ise Allah’ın rızasında saklıdır.
Peygamber efendimiz bir hadisinde ““Dürüst ve güvenilir tüccar, mahşerde peygamberler, sıddîklar ve şehitlerle beraberdir.” buyurmuştur.
Ticaretin Manevi Değeri
Bu hadis, ticaretin sıradan bir meslek değil, doğru yapıldığında yüksek manevi mertebelere ulaştıran bir ibadet gibi değerlendirilebileceğini ifade eder. Zira peygamberler, sıddîklar ve şehitler; İslam’da en üstün makamlardır. Onlarla birlikte anılmak, ticaretin ne denli ciddi bir sorumluluk taşıdığını gösterir.
Dürüstlük ve Güvenilirlik
Hadiste geçen “dürüst ve güvenilir” nitelikler, ticaretin temel ahlaki sütunlarıdır. Yalan söylemeyen, hile yapmayan, ölçü ve tartıda adaleti gözeten, verdiği sözü tutan bir tüccar; sadece toplumun değil, Allah’ın da rızasını kazanır.
Kul Hakkı Bilinci
Ticarette yapılan her yanlış, bir kul hakkı ihlalidir. Bu hadis, ticaretin sadece ekonomik değil, aynı zamanda ahlaki ve dini bir alan olduğunu hatırlatır. Helal kazanç, kul hakkına riayet, sözünde durmak gibi ilkeler; tüccarı mahşerde en yüce toplulukla buluşturur.
Toplumsal Güvenin İnşası
Güvenilir tüccar, toplumda güven ortamı inşa eder. Bu güven, sadece alışverişi kolaylaştırmaz; aynı zamanda sosyal barışı ve kardeşliği pekiştirir. Hadis, bu yönüyle ticaretin toplumsal boyutuna da işaret eder.
Bu hadis, ticaretin sadece kazanç değil, karakter meselesi olduğunu öğretir. Müslüman tüccar, terazisini değil, vicdanını tartmalıdır. Çünkü mahşerde kimlerle birlikte olunacağı, dünyada nasıl ticaret yapıldığıyla doğrudan ilişkilidir.
Nûr, 24/37.
Tirmizî, Büyû’, 4
YORUM YAP