YAZARLAR

23 Ekim 2025 Perşembe, 08:00

Affedilmeyi İstemek: Lütuf Değil, Hak Edilmiş Bir Dönüşüm Olmalı

Af denince akla ilk gelen ya devletin suçluları affetmesi ya da bireyin günahları için Allah’tan af dilemesi oluyor. Ancak her iki durumda da temel soru aynı: Affetmek gerçekten hak edilmiş bir sonuç mu, yoksa lütuf kılıfına sokulmuş bir kaçış mı?

Devletin Affı: Merhamet mi, Zorunluluk mu?

Devlet, suçluları affetmeden önce onları çoğu zaman “kader kurbanı” gibi göstererek toplumsal bir meşruiyet zemini yaratır. Ardından ise af kanunları devreye girer. Ancak bu affın arkasında çoğu zaman merhamet değil, zorunluluk vardır.

Gerçekte devletin affı; hapishanelerin doluluğu, yeni mahkûmlar için yer açılamaması gibi lojistik sebeplerle yapılır. Bu da gösteriyor ki, çoğu zaman mesele adalet değil, sistemin taşıma kapasitesidir.

Kanunlar Adil mi? Uygulamalar Ne Kadar Eşit?

Suçluların artışında yalnızca bireysel eğilimler değil, adaletsiz kanunlar ve bu kanunların taraflı uygulanışı da etkilidir. Adaletsiz düzenlemeler, masum insanları bile kolayca suçlu haline getirebilir.

Hızla artan suç oranı nedeniyle son yıllarda “Denetimli Serbestlik”, “Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması” gibi uygulamalar ön plana çıkmıştır. Ceza verilir ama infaz ertelenir. Bu durum, hapishanelerin yetersizliği sorununu kağıt üstünde çözmeye çalışmaktır.

Afla Serbest Bırakılan Suçlular: Toplumsal Travmalar

Affedilenlerin birçoğu, kabarık suç dosyaları olan kişilerdir. Bu kişiler yeniden suç işlediğinde toplumda “idam, asma, kesme” tepkileri patlak verir. Ancak kimse esas soruyu sormaz:

“Biz neden adil bir hukuk sistemi kuramıyoruz?”

Öfke sonuçlara yöneliktir, sebepleri sorgulamak kimsenin aklına gelmez. Bu da problemi kronikleştirir.

Hapishaneler Islah Ediyor mu, Yoksa Suçluyu Eğitiyor mu?

Cezaevlerinin amacı; suçluyu tecrit etmek, caydırmak ve topluma yeniden kazandırmaktır. Fakat pratikte bu hedeflerden uzaklaşıyoruz. Mahkûmlar, suçla ilgili eksik kaldıkları yerleri içeride tamamlayarak potansiyelini artırmış şekilde çıkabiliyor.

Bu noktada topluma düşen; her suçluya karşı fevri tepkiler vermek değil, sistemin neden işlemediğini sormaktır. Aksi takdirde aynı acılar, aynı facialar yaşanmaya devam eder.

Bir Kitap, Dört Günlük Özgürlük: Brezilya Modeli

Dave Trott’un Bir+Bir=Üç kitabında aktardığı Okuma Yoluyla Kefaret uygulaması dikkat çekici:

  • Mahkûm, bir kitap okuyup ne anladığını yazılı olarak ifade ederse cezasından 4 gün düşülüyor.
  • Kitaplar edebiyat, felsefe, bilim gibi alanlardan seçiliyor.
  • Mahkûm yılda 12 kitap okuyarak yaklaşık 7 hafta erken tahliye olabiliyor.

Bu uygulamanın örnek isimlerinden biri olan Ervin James, cezasını tamamladıktan sonra Guardian gazetesinde köşe yazarlığı yaptı ve çok satan kitaplara imza attı.

Neden Bizde Af, Lütuf Gibi Sunuluyor?

Türkiye'de af, genellikle bir lütuf gibi sunuluyor. Oysa affedilen kişinin; hatasını fark edip dönüşmemiş, yeni bir suç işlemeye hazır bir profil çizmesi durumunda bu affın ne topluma ne de adalete hizmeti yoktur.

Sebebi değişmeyen olayların sonucu değişmez. Devletin, suç zihniyetini değiştirmeyen bir kişiyi affetmesi; adaleti değil, hukuksuzluğu yüceltir.

Allah’tan Af Dilemek: Yalnızca Dua Etmek Yeterli mi?

Gece olunca Allah’tan af dilemek yaygındır. Ancak günah işlemek; başkasının hakkını yemek, acı vermek gibi sonuçlara neden oluyorsa, yalnızca Allah’a dua etmek affı hak etmeye yeter mi?

“Kişi, hakkını yediği insanların gönlünü almadan, mağduriyeti gidermeden, Allah’a yalvarmakla affedilmeyi bekliyorsa bu kendini ve Allah’ı kandırmaya çalışmak değil midir?”

Bu, hak edilmeden elde edilen lütuf kültürünün din anlayışımıza da sızdığını gösterir. Suçlu kendini değiştirmedikçe, dönüşüm yaşamadan affı hak edemez.

Affın Şartı: Dikenin Battığı Yerden Çıkarılmasıdır

Affedilmek için önce dikenin battığı yerden çıkarılması gerekir. Kişi hem kendisiyle hem de toplumla barışmadan, verdiği zararı telafi etmeden yalnızca dualarla affı hak ettiğini düşünüyorsa, bu hem kendini kandırmak hem de adalete ihanet etmektir.

Sonuç: Adaletin Temeli, Dönüşümdür

İster birey ister devlet seviyesinde olsun; affetmek, dönüşümle mümkündür. Hakkı yenmiş insanların bedduası yerindeyken, hiçbir af gerçek bir adalet hissi yaratmaz.

Toplum, birey gibi davranıyor. Bireydeki çarpıklık, toplum düzenine yansıyor. Bu yüzden affetmenin yolu dönüşümden geçer. Aksi hâlde affın adı adalet değil, zulme ortaklık olur.

Av. Durdu GÜNEŞ – Köşe Yazarı
dgunes@gazeteankara.com.tr
Gazete Ankara Dijital Haber Portalı

YORUM YAP

Yorumu Gönder

YORUMLAR (0)