“Parayı Cüzdanına, Aklı Başına, Aşkı Gönlüne Koy”: Hayatın Dengesini Yeniden Kurmak Üzerine
Toplumlar bazen bir atasözünde, bir halk deyişinde kendi geleceğini görür. “Parayı cüzdanına, aklını başına, aşkını gönlüne koy; yerlerini karıştırma!” sözü, kulağa sıradan bir öğüt gibi gelse de, aslında modern hayatın çözülmüş dengelerini yeniden kurmamız için evrensel bir rehberdir.
Bu söz, yalnızca bireysel bir öğüt değil; aynı zamanda çağın maddi, zihinsel ve duygusal eksenlerindeki kaymaları anlamak için sade ama derin bir metafordur. Çünkü bu üç kavram: para, akıl ve aşk… Hem bireyin hem toplumun ayakta kalmasını sağlayan sütunlardır. Birinin yeri değiştiğinde, diğer ikisinin de dengesi bozulur.
Cüzdan: Ekonomik Gerçekliğin ve Güvenin Aynası
Cüzdan, sadece parayı değil, emekle kurulan değeri, alın terinin onurunu taşır. Kapitalizmin görünmez ağları içinde birey, çoğu zaman cüzdanını kimliğinin yerine koyma hatasına düşer. Oysa paranın doğru yeri, kişiliğin önünde değil; ona hizmet eden bir yerde olmalıdır. Parayı merkeze koyan bir toplum, önce adaleti, sonra vicdanı, en sonunda da insanı kaybeder.
Bugün ekonomik dengelerin bozulduğu, gelir uçurumlarının derinleştiği bir çağda “cüzdanı doğru yere koymak”, yalnızca tasarruf bilinci değil, ekonomik etik demektir. Yolsuzluklar, israf kültürü, tüketimle statü arayışı... Bunların her biri, cüzdanın kalbin önüne geçmesinin işaretleridir. Bu bozulmayı onarmanın yolu, bireysel ahlaktan toplumsal yapıya kadar uzanır: mali şeffaflık, adil paylaşım, üretimle değer yaratma bilinci yeniden tesis edilmelidir.
Akıl: Bilimin, Eleştirinin ve Kurumsal Hafızanın Rehberi
Aklı başında tutmak, sadece bireysel sağduyu değil; kurumsal olgunluk gerektirir. Bir toplumun geleceği, duygusal reflekslerle değil, akla dayalı karar mekanizmalarıyla inşa edilir. Ancak çağımızda “düşünmenin” kendisi yavaş yavaş lüks hâline geliyor. Sosyal medyanın hızına kapılan birey, sabırla düşünmenin, veriye dayalı değerlendirmenin erdemini unutuyor.
Oysa akıl, insanlığın en kamusal ortak değeridir. Eğitimden hukuka, bilimden yönetişime kadar her alanda aklın rehberliği, toplumun ortak çıkarını korur. Eğer akıl, kısa vadeli çıkarların hizmetine girerse; bilim yerini slogana, tartışma yerini kavgaya bırakır. Bu nedenle eğitim sistemlerimiz yalnızca “öğreten” değil, düşündüren kurumlar olmak zorundadır. Eleştirel akıl geliştirilmeden hiçbir toplum özgürleşemez, hiçbir demokrasi derinleşemez.
Aşk: Gönül Dengesinin Unutulan Sanatı
Aşk, aklın tamamlayıcısıdır; duygunun, vicdanın ve insan kalbinin ısrarıdır. Gönülde taşıdığımız aşk, yalnızca romantik bir his değil, yaşama ve insana duyulan sevginin özüdür. Ancak modern çağ, duyguları rasyonelleştirerek, aşkı da bir tüketim nesnesine dönüştürdü. Artık duygular, piyasa dengeleriyle ölçülüyor; sevgiler, ölçüsüz eğilimlere sığdırılıyor. Oysa aşkın yeri gönüldür. Ne aklın yerine geçmeli, ne de cüzdanla ölçülmelidir.
Gerçek aşk, başkasına değil; hayata, insana, millete duyulan sorumluluktur. Toplumsal düzeyde sevgi, dayanışmayı ve empatiyi besler; yanlış çerçevelendiğinde ise ideolojik bir dogmaya dönüşür. Bu yüzden aşkı gönülde taşımak, hem insanın kendisiyle hem de toplumla kurduğu en derin bağdır.
Üç Dengenin Pratiği: Eğitim, Politika ve Ahlak
Toplumsal dengeyi yeniden inşa etmek, soyut bir çağrı değil, somut bir program gerektirir.
- Eğitimde üçlü denge: Finansal okuryazarlık (cüzdan), eleştirel düşünce (akıl) ve duygusal zekâ (gönül) birlikte öğretilmelidir.
- Kamu politikalarında şeffaflık: Paranın akışını kontrol altına almak, aklı kamu yararına yönlendirmektir.
- Medyada sorumluluk: Duyguyu istismar eden popülizme karşı, sorgulayıcı ve bilgilendirici yayıncılık teşvik edilmelidir.
- Bireysel erdem: Tasarruf bilinci, düşünme alışkanlığı ve dürüstlük, her bireyin iç disiplinini oluşturmalıdır.
Sonuç

Bu veciz söz, aslında insanın varlık dengesiyle ilgilidir: Hayatı Yerli Yerine Koymak
- Parayı cüzdanına koy, çünkü değer üretmek emeğin şerefidir.
- Aklı başına koy, çünkü düşünmeden yaşamak, başkalarının hayatını sürdürmektir.
- Aşkı gönlüne koy, çünkü sevmeden yapılan her şey eksiktir.
Bu üçü: cüzdan, akıl ve gönül, birbirini tamamladığında, birey huzur bulur; toplum dirençli olur; medeniyet yükselir. Ancak yerleri karıştığında, değerler altüst olur. Bugün bize düşen görev, bu dengeyi hatırlamak, kaybettiğimiz ölçüyü yeniden bulmaktır. Zira bir toplumun gerçek gücü, ne kasasında biriken servette ne de dilinde dolaşan sloganlardadır; o güç, insanının cüzdanı kadar temiz, aklı kadar berrak, gönlü kadar geniş olmasındadır.
Saygılarımla
Prof. Dr. Ayhan ERDEM – Köşe Yazarı
aerdem@gazeteankara.com.tr
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi
Gazete Ankara Dijital Haber Portalı
YORUM YAP