YAZARLAR

14 Ağustos 2025 Perşembe, 00:00

Orman Yangınlarında Gerçekler ve Yanlış Bilgiler

Bazı yangınlar vardır ki, yalnızca toprağı değil, insanın yüreğini de kavurur. Alevlerin yuttuğu her ağacın gölgesinde, bir çocuğun kahkahası, bir kuşun kanat çırpışı, toprağın sessiz duası saklıdır. Orman yangınları bu yüzden sadece bir doğa olayı değil; hafızamızı silen, geleceğimizi karartan, nefesimizi daraltan bir trajedidir.

Son haftalarda hem dünyada hem de Ülkemizde peş peşe yaşanan yangınlar, sadece ağaçlarımızı değil, toplumsal huzurumuzu da yakıyor. Bu felaketlerin ardından sosyal medyada hızla yayılan “lazer silahları”, “UFO’lar” veya “yüksek teknoloji saldırıları” gibi asılsız iddialar, gerçeğin önüne geçerek hem yangınla mücadeleyi hem de toplum psikolojisini zedeliyor.

Oysa bilimsel veriler gösteriyor ki orman yangınlarının çok büyük bölümü, meteorolojik koşullar ve insan kaynaklı ihmallerin bir sonucudur. Yaz aylarında artan sıcaklık, düşük nem ve kuvvetli rüzgâr, orman örtüsünü patlamaya hazır barut fıçısına çevirir. Buna sönmemiş sigara izmaritleri, piknik ateşleri, elektrik hatlarındaki arızalar veya kasıtlı kundaklamalar eklendiğinde, felaket kaçınılmaz olur. Doğal nedenler arasında yıldırım düşmesi başı çeker; ancak Türkiye’de yangınların yaklaşık %90’ı ise insan eliyle başlar.

Yangın görüntülerinde görülen parlama veya ışık yansımaları çoğu zaman kamera merceği, güneş ışığının su damlalarına ya da metal yüzeylere çarpması gibi optik olaylardan ibarettir. Bunları “lazer silahı” sanmak, bilimsel gerçeklerle bağdaşmaz. Yine yangın bölgelerinde görülen “anormal ışıkların”ın büyük bir kısmı, söndürme çalışmalarında kullanılan hava araçlarının projektörlerinden, termal kameralardan veya dronlardan kaynaklanır. Resmi kurumlar bugüne kadar ne bir saldırı ne de uzaylı müdahalesine dair somut bulguya rastlamamıştır.

Afet dönemlerinde yanlış bilgi, yangından daha hızlı yayılır. Bu tür asılsız iddialar, sahada çalışan ekiplerin işini zorlaştırır, halkta paniğe neden olur ve güvenilir bilgiye ulaşmayı güçleştirir. Bu yüzden gördüğümüz her görüntüyü sorgulamak, doğru bilgiye ulaşmak, en az yangına su taşımak kadar hayati bir sorumluluktur.

Gerçeğin Bilimsel Çerçevesi: Bu konuyu üç başlıkta netleştirebiliriz:

1. Lazer silahları ve yangın çıkarma potansiyeli

  •  Askerî alanda kullanılan yüksek güçlü lazerler (High-Energy Laser – HEL), metallerde erime ve patlayıcı mühimmatın infilakı gibi etkiler yaratabilir.
  •  Yeterince güçlü ve odaklı bir lazer, kuru bitki örtüsünü tutuşturabilecek ısıya ulaşabilir.
  •  Ancak bu tür lazerlerin çalışması için yüksek enerji kaynağı, hassas hedefleme sistemleri ve genellikle kısa menziller gerekir. Uzaktan, özellikle uydu üzerinden orman yangını başlatacak kapasitede lazerler günümüz bilinen teknolojisinde teknik ve lojistik açıdan son derece sınırlıdır.

2. UFO ve “uzaylı saldırısı” iddiaları

  • UFO, aslında “Unidentified Flying Object"/Tanımlanamayan Uçan Nesne ” demektir; her bilinmeyen ve gizemli hava olayı bu sınıfa girer.
  • Bugüne kadar herhangi bir orman yangınının “uzaylı teknolojisi” ile çıkarıldığına dair somut, doğrulanabilir bilimsel kanıt yoktur.
  • Görüntülerdeki ışık parlamalarının büyük kısmı optik yansıma, kamera merceği parlaması veya yangın söndürme araçlarının ışıklarından kaynaklanır.

3. Yüksek teknoloji saldırıları

  • Mikrodalga silahlar, parçacık ışınları gibi teorik sistemler mevcuttur ancak bunlar çok pahalı, karmaşık ve genellikle laboratuvar ya da askerî test alanlarının dışına çıkarılmaz.
  • Dünya genelinde büyük orman yangınlarının başlıca nedenleri hâlâ sıcak hava, düşük nem, kuvvetli rüzgâr ve insan kaynaklı ihmal ya da kundaklamadır.
  • Resmi raporlar, Türkiye’deki yangınlarda “yeni nesil silahlarla” saldırı yapıldığına dair herhangi bir kanıt ortaya koymamaktadır.

Bilimsel modellemeler, küçük bir noktayı yüksek güçlü bir lazerle tutuşturmanın teorik olarak mümkün olduğunu gösteriyor. Ancak işin pratiğinde ciddi zorluklar vardır: Atmosferik saçılma, hedef sabitleme, uzun mesafelerde odak kaybı ve büyük alanlarda yangın başlatmak için gerekli süre ve enerjinin sağlanması oldukça güçtür. Dolayısıyla laboratuvar veya yakın mesafe deneyleri ile geniş ölçekli doğa yangınlarını başlatmak arasında büyük bir teknik uçurum bulunur.

  • Küçük bir bölgeyi (mm–cm²) yüksek güçlü bir lazerle yakın mesafeden tutuşturmak teorik olarak mümkün: örnek olarak 1 kW gücünde bir lazer, 1 cm²’lik bir nokta için ondalık saniyeler mertebesinde yeterli enerji verebilir (hesap: ~36 J → ~0.036 s @ 1 kW).
  •  Ancak uzaktan, helikopterden veya uydu/gökyüzünden geniş bir alanı ya da bilinçli bir şekilde yangınları başlatacak büyüklükte “saldırıyı” gerçekleştirmek; bugünkü bilinen ve erişilebilir teknolojiyle teknik, lojistik ve ekonomik açıdan son derece zor ve pratikte nadiren mümkündür.(Bilimsel bir kavram olmadığından mümkün değildir diyemiyoruz.)
  •  UFO/uzaylı teknoloji” iddialarına dair elinizde somut, doğrulanmış fiziksel kanıt yoksa bu tür iddialar bilimsel temelden yoksundur. Mevcut yangın raporları ve uzman değerlendirmeleri de bu yönde bir bulgu göstermemektedir.

Günümüzde Yangınlarla Mücadelede Kullanılabilecek Modern Teknolojiler

Günümüz orman yangınlarıyla mücadele yalnızca insan gücü ve klasik ekipmanla sınırlı değildir. Teknolojinin kullanımı da bu sahada büyük bir çarpan etkisi yaratmaktadır.

  • Yangın Dronları: Termal kameralarla donatılmış insansız hava araçları, yangının erken tespitinde ve ilerleyişinin haritalandırılmasında kritik rol oynar. Dronlar, hem gündüz hem gece görüş kapasitesiyle, yoğun dumanın içinden bile sıcaklık farklarını algılayabilir. Bazı ülkelerde yangın dronları, küçük su tanklarıyla veya yangın söndürücü kapsüllerle donatılarak ilk müdahale ve daha ileri boyutlu söndürme işlemlerini yapabilmektedir.
  • Uydu Tabanlı Erken Uyarı Sistemleri: NASA’nın MODIS ve VIIRS sensörleri gibi sistemler, yüksek sıcaklık noktalarını tespit ederek anlık bildirim gönderebilir. Türkiye’de TÜRKSAT ve diğer uydu altyapıları bu amaçla entegre edilebilir.
  • Yer Sensörleri ve IoT Ağları: Orman içine yerleştirilen sıcaklık, nem ve duman sensörleri, yangın riskini önceden belirleyerek alarm sistemlerini tetikleyebilir.
  • Yapay Zekâ Destekli Yangın Tahmin Modelleri: Meteorolojik veriler, orman yapısı ve geçmiş yangın kayıtları kullanılarak hangi bölgelerin en yüksek risk altında olduğu önceden hesaplanabilir.

Bu teknolojilerin entegre şekilde kullanılması, yangınlara müdahale süresini dakikalara indirir. Çünkü orman yangınlarında “altın saatler” değil, “altın dakikalar” kavramı geçerlidir.

SONUÇ

Orman yangınları, küresel iklim değişikliğinin en yakıcı yüzlerinden biri olarak her yıl daha da büyüyen bir tehdit hâline gelmektedir. Bu tehdit karşısında hakikatin ışığını rehber edinmek, hem yangınların çıkmasını önleyecek tedbirleri güçlendirmek hem de meydana gelen yangınlara en hızlı ve etkili şekilde müdahale etmek zorundayız. Bilim dışı “gizemli saldırı” söylemleri ise enerjimizi tüketir, dikkatimizi dağıtır ve asıl mücadele azmimizi zayıflatır.

Bugün, doğamızın korunması ve gelecek nesillere daha yaşanabilir bir yurt bırakabilmemiz için, tüm kurum ve kuruluşlarımızı, sivil toplumumuzu ve her bir vatandaşımızı Ulusal ölçekte bir Ağaçlandırma Seferberliği başlatmaya davet ediyorum. Bu seferberlik, yalnızca ormanlarımızın yeniden yeşermesi değil; aynı zamanda iklim değişikliğiyle mücadelemizin güçlenmesi, biyolojik çeşitliliğimizin korunması ve toprağımızın yeniden can bulması anlamına gelecektir.

Unutmayalım ki, yanan her dal, yok olan her yaprak; sessiz bir çığlık gibi gökyüzüne yükselir. Toprak yeniden nefes almak, çocuklarımız gölgede oyun oynamak, kuşlarımız yeniden yuva kurmak ister. Bugün diktiğimiz her fidan, yarının ormanı; yarının ormanı ise evlatlarımızın geleceğidir ve onlara en güzel miras olacaktır.

Orman yandığında sadece ağaçlar değil; bir ülkenin rengi, sesi, kokusu ve geleceğe dair umudu da küle döner. O nedenle, bilgi en güçlü söndürme aracımızdır; suyun bile önüne geçebilecek bir hakikat silahıdır. Ancak gerçeğin izinde yürürsek, bu toprakların yeşilini ve gökyüzünün mavisini birlikte koruyabiliriz.

"Gelin, bu topraklara hep birlikte yeniden can verelim; çünkü bir fidanı toprağa koymak, aslında geleceği tanzim etmektir.

Saygılarımla

Prof. Dr. Ayhan ERDEM – Köşe Yazarı
aerdem@gazeteankara.com.tr
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi
Gazete Ankara Dijital Haber Portalı

YORUM YAP

Yorumu Gönder

YORUMLAR (0)