YAZARLAR

11 Ekim 2025 Cumartesi, 08:00

Bilginin Devlet Kudretiyle Buluştuğu Nokta: Hakan Fidan ve Türkiye’nin Yeni Diplomasi Ufku

Türkiye’nin son yıllardaki dış politika hamleleri, yalnızca coğrafi sınırların ötesine taşan stratejik bir vizyonu değil, aynı zamanda bilgiye ve entelektüel derinliğe dayalı bir devlet aklının olgunlaşmasını da gösteriyor. Dışişleri Bakanımız Dr. Hakan Fidan’ın Gazi Üniversitesi 2025–2026 Akademik Yılı Açılış Töreni’nde yaptığı konuşma, bu sürecin adeta entelektüel bir özeti niteliğindeydi.

 

Bu önemli tören, Gazi Üniversitesi Mimar Kemaleddin Salonu’nda geniş bir katılımla gerçekleştirildi. Dışişleri Bakanımız Dr. Hakan Fidan, törende tarih alanında fahri doktora unvanı ile onurlandırıldı. Üniversitemiz Rektörü Prof. Dr. Uğur Ünal, konuşmasında Türkiye’nin bağımsız, ilkeli ve insani değerlere dayalı dış politikasına dikkat çekerek, Türkiye’nin küresel adalet için verdiği mücadelenin altını çizdi. “Dünya beşten büyüktür” anlayışının, sadece bir diplomatik slogan değil; insanlık onurunu merkeze alan bir siyaset biçimi olduğunu vurguladı.

Rektörümüz Ünal ayrıca, Filistin’de yaşanan insanlık dışı saldırılara değinerek Türkiye’nin Filistin halkının yanında olmasının bir vicdan meselesi olduğunu ifade etti. Bu desteğin yalnızca sözle değil, diplomasi ve insani yardımlarla da sürdürüldüğünü belirtti. Öğrencilere hitaben yaptığı konuşmada ise Türkiye’nin tarihî vizyonunu geleceğe taşımaları gerektiğini, bunun da adalet, vicdan ve bilinç temelleri üzerinde yükselmesi gerektiğini söyledi. Konuşmasının sonunda, Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan’ın uluslararası arenadaki aktif diplomatik çabalarının Türkiye’nin saygınlığını ve görünürlüğünü artırdığını vurgulayarak kendisine fahri doktora unvanı takdim edildiğini duyurdu.

Fahri Doktora takdiminden sonra, konuşmak için kürsüye gelen Dr. Hakan Fidan Cumhuriyetin “ilimle inşa” vizyonunu hatırlattı. Türkiye’nin yeni yüzyıl vizyonunda bilgi, ahlak ve adalet üçgeninde yükselen bir medeniyet anlayışını işaret etti.

Fidan’ın Gazi Üniversitesi’nde fahri doktora unvanını alırken dile getirdiği tarihsel vurgular, bir akademik törenin ötesine geçti. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatıyla kurulan bu kurumun, Cumhuriyet’in düşünsel temelinin simgesi olduğunu şu sözlerle ifade etti: “
Gazi Üniversitesi, Türkiye’nin fikir dünyasına, kamu yönetimine ve diplomasi kültürüne kaynaklık eden bir kurumdur.” diyen Fidan, aslında bugünün Türkiye’sinde üniversitelerin yalnızca bilgi üreten değil, milli bilinç üreten merkezler hâline gelmesi gerektiğini vurguladı. Bu bakış açısı, Türkiye’nin bilgi toplumuna dönüşüm sürecinde üniversitelerin stratejik rolünü yeniden tanımlıyor: Akademi, artık sadece eğitim değil, devlet aklının sürdürülebilirliğini sağlayan bir kurumdur.

Fidan’ın “bilgiyi üretmek, kurumsallaştırmak ve devlet aklını sürekli beslemek” ifadeleri, çağdaş devlet yönetiminin özünü anlatıyor. Bugün küresel sistemde gücün ölçüsü yalnızca askerî kapasite değil, bilginin üretim hızı ve kurumsal dönüşüm kabiliyetidir.

Türkiye’nin son yirmi yılda attığı teknolojik, diplomatik ve kültürel adımların merkezinde işte bu farkındalık yatıyor: Bilgiyi stratejik bir değer olarak görmek. Bu yönüyle Fidan’ın konuşması, klasik diplomatik bir metinden çok, bilgi temelli bir devlet inşasının manifestosu gibiydi. Sayın Hakan Fidan’ın diplomasi anlayışı, güç merkezli değil, ahlak merkezli bir yaklaşıma dayanıyor. “Adalet, hakkaniyet ve çok taraflılık ilkelerine dayalı bir düzenin savunucusu olacağız.” ifadesi, Türkiye’nin küresel sistemdeki rolünü yeniden tanımlıyor. Bu söylem, Türkiye’nin artık sadece bölgesel krizlerin tarafı değil, insanlığın vicdanını temsil eden bir aktör hâline geldiğini ortaya koyuyor.

Gazze meselesinde yürütülen diplomasi, bu anlayışın en çarpıcı örneği oldu. Fidan’ın da belirttiği gibi, Türkiye bu süreçte uluslararası toplumu seferber ederek, sessiz çoğunlukların sesi hâline geldi. Bu, klasik diplomasinin ötesinde, “vicdan diplomasisi” olarak adlandırılabilecek bir paradigmanın somutlaşmasıdır.

Konuşmanın dikkat çekici bir diğer boyutu, Türk Dünyası’na ilişkin vurgulardı. “
Türk Dünyası’nda yeni bir dayanışma çağı inşa ettik.” diyen Fidan, aslında uzun süredir adım adım inşa edilen jeopolitik bir bütünleşme sürecine işaret ediyor. Türk Devletleri Teşkilatı’nın kurumsallaşması, ortak alfabe girişimi, ekonomik entegrasyon projeleri ve kültürel işbirlikleri, artık soyut idealler olmaktan çıkıp somut stratejilere dönüşmüş durumdadır. Bu gelişmeler, Türkiye’nin sadece bir bölgesel güç değil, aynı zamanda kültürel ve medeniyet ekseninde lider bir ülke hâline geldiğinin göstergesidir. Bu bağlamda Fidan’ın Gazi Üniversitesi’ne hitaben yaptığı “Milli şuuru güçlü, kültürel hafızası derin üniversiteler Türk Dünyası’nın geleceğinde rol oynayacaktır” vurgusu, bilginin diplomasiyle nasıl birleştiğini de anlatmaktadır.

Türkiye’nin liderlik kapasitesi, diplomatik derinliği ve sahip olduğu araçlar, yakın ve uzak tüm riskleri bertaraf edecek kudrettedir.”

Fidan’ın bu sözleri, yalnızca bir güven ifadesi değil, devlet kapasitesinin tarihsel bir tespitidir. Bugün Türkiye, uluslararası krizlerin pasif izleyicisi değil, çözüm üreticisi konumundadır. Rusya-Ukrayna Savaşı’ndan Ortadoğu krizlerine, Afrika’dan Türkistan’a kadar uzanan geniş bir coğrafyada Türkiye’nin aktif diplomasisi, bilginin pratiğe dönüştüğü bir liderlik modelinin tezahürüdür. Bu model, klasik güç siyasetinin ötesinde; adalet, denge ve vicdan temelli bir küresel vizyonu temsil etmektedir.


Hakan Fidan’ın gençlere yönelik çağrısı, konuşmanın en duygusal ve anlamlı kısmıydı: “
Türkiye Yüzyılı Vizyonu’nun taşıyıcıları sizler olacaksınız.” Bu ifade, bir hitap değil; bir nesle yüklenen tarihî bir misyondur. Çünkü bilgi, yalnızca öğrenilen bir olgu değil; geleceği inşa etmenin en güçlü aracıdır.

Üniversite sıralarında yetişen her genç, artık sadece meslek sahibi değil; Türkiye’nin stratejik hedeflerine yön verecek bir fikir taşıyıcısıdır. Bu nedenle Fidan’ın “öğrenmekten vazgeçmeyin ve merakınızı diri tutun” çağrısı, akademik bir öğüt değil, milletin geleceğine dair bir vizyon uyarısıdır.

Sonuç

Hakan Fidan’ın Gazi Üniversitesi konuşması, bir diplomasi metni olmanın çok ötesindedir. Bu konuşma, Türkiye’nin 21. yüzyılda bilgiye dayalı, ahlak merkezli ve adalet eksenli bir yükselişin eşiğinde olduğunu ortaya koyuyor.

Cumhuriyet’in “ilimle inşa” ideali, bugün “bilgiyle güçlenme ve adaletle yükselme” noktasına taşınmıştır. Bu yürüyüşte Türkiye, yalnızca bir devlet olarak değil; insanlığın ortak vicdanını temsil eden bir medeniyet aktörü olarak yerini almaktadır.

Son söz: Bilgi, artık sadece akademinin değil, diplomasinin de dili olmuştur ve o dili en iyi konuşan milletler, geleceği şekillendirecek olanlardır. Türkiye, bu geleceği ilimle, ahlakla ve adaletle inşa etme kararlılığındadır.

Saygılarımla
Prof. Dr. Ayhan ERDEM – Köşe Yazarı
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi
Gazete Ankara Dijital Haber Portalı
aerdem@gazeteankara.com.tr

 

YORUM YAP

Yorumu Gönder

YORUMLAR (0)