HABERLER

G[A]
09 Ekim 2025 00:00 | Son Güncelleme: 12 Ekim 2025 23:42

4+4+4’ün Ötesinde: Türkiye Yüzyılı’na Uygun Bir Eğitim Mimarisine Doğru

Türkiye, 2012 yılında yürürlüğe giren 4+4+4 kademeli zorunlu eğitim sistemiyle eğitim tarihinde önemli bir dönemeçten geçti. Bu model, eğitimi 12 yıllık zorunlu sürece bağlarken, bireylerin temel, orta ve lise kademelerinde farklı yönelimler geliştirmesine imkân tanıyordu. Ancak artık mesele sadece “süre” değil; eğitim sürecinin özü, yönü ve derinliği haline gelmiştir.


Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in Kabine’ye sunacağını açıkladığı rapor, Türkiye’nin eğitim felsefesinde yeni bir kırılma noktasına işaret ediyor. Artık sorulması gereken soru, “Ne kadar eğitim veriyoruz?” değil, “Bu eğitim bireyi ne kadar donanımlı hâle getiriyor?” olmalıdır.

Süre mi, Derinlik mi?

Bakan Tekin’in vurguladığı gibi, dünya genelinde eğitim süreleri kısalıyor gibi görünse de, OECD ülkelerinde gerçek tablo farklıdır. Finlandiya, Norveç ve Hollanda gibi ülkelerde süre sabit kalsa da, müfredatlar esnekleştirilmiş; yaratıcı düşünce, uygulamalı öğrenme ve öğrenci merkezli ölçme-değerlendirme yöntemleri ön plana çıkarılmıştır. Yani süre kısalmıyor, öğrenme derinleşiyor.

Türkiye’nin de bu farkı göz önünde bulundurması gerekiyor. Üniversite eğitimi, hâlâ lisans öncesinin uzatılmış bir devamı gibi algılanıyor; yaratıcılık, eleştirel düşünce ve girişimcilik sistemin merkezine oturtulamamıştır. Bu durum, 4+4+4 modelinin yalnızca yapısal değil, felsefi sınırlarına da işaret ediyor.

Üniversite: Sadece Diploma Değil, Zihin İnşası

Dünya eğitim modellerine bakıldığında:

  • Almanya’da “dual system” ile öğrenciler, üniversite eğitimlerini sektör deneyimiyle bütünleştiriyor.
  • Finlandiya’da lisans eğitimi, yaşam boyu öğrenme yetkinliği kazandıracak bir “öğrenmeyi öğrenme” süreci.
  • ABD ve Kanada’da ilk iki yıl “general education” ile çok yönlü bir temel kurarken, son iki yıl uzmanlığa yönlendiriyor.
  • Güney Kore ise üniversiteyi bir “ulusal inovasyon motoru” hâline getirmiş durumda.
  • Türkiye’de ise üniversite, hâlâ bilgi aktarma üzerine kurgulanmış; yaratıcı ve üretken potansiyel yeterince sisteme entegre edilememiştir.

Yeni Bir Eğitim Paradigması: Esneklik, Derinlik, Dijital Yeterlilik

Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli, eğitimi bilgi aktarmaktan anlam üretmeye taşıyor. Ancak bu dönüşüm sadece içerik değil, yöntemle de gerçekleşmeli. Dünyada reformlar öğrenci merkezli paradigma üzerinden yürütülüyor. Türkiye için üç temel eksen öne çıkıyor:

  1. Esneklik: Öğrenciye bireysel yönelim ve çoklu öğrenme yolları sunmak.
  2. Uygulama Derinliği: Teoriyi sahayla ve üretimle bütünleştirmek.
  3. Dijital Yeterlilik: Yapay zekâ, veri bilimi ve sürdürülebilir teknoloji okuryazarlığını temel beceri hâline getirmek.

Bu üç eksen, üniversite evresini çağın ötesine taşıyacak yeni “son dört yıl” vizyonunun temel taşlarını oluşturabilir.

4+4+4’ten 4+3+3+Yüksek Okul’a: Süreyi Değil, Etkiyi Uzatmak



Bugün Türkiye için önerilebilecek yeni model, 4+3+3 +Yüksek Okul yaklaşımıdır:

  • İlk 4 yıl (6–10 yaş): Temel beceriler, dil, matematik, ahlak ve kimlik gelişimi.
  • İkinci 3 yıl (10–13 yaş): Yönelimli eğitim dönemi; esnek müfredat, ilgi alanlarına göre uygulamalı öğrenme.
  • Son 3 yıl (13–16 yaş): Yükseköğretime hazırlık ve mesleki uzmanlık; bireysel tercihe bağlı.

Bunun sonucunda 20 yaşında genç birey, ya üretim sistemine katılacak ya da akademik yolunu seçerek girişimci, yenilikçi ve üretken bir profil kazanacaktır.

Dünya ile Karşılaştırmalı Perspektif (Mevcut durum)

Ülke

Zorunlu Eğitim Yaşı

Üniversiteye Geçiş

Odak Noktası

Finlandiya

16

17

Esnek müfredat, yaratıcılık

Güney Kore

17

18

Teknoloji odaklı eğitim

Almanya

16

17

Dual system – iş ve okul entegrasyonu

Japonya

15

18

Disiplin ve uygulama birlikteliği

Türkiye

12

18

Uygulamalı, esnek, bütünleşik model

Bu tablo, Türkiye’nin mevcut 12 yıllık zorunlu eğitim süresinin dünya ortalamalarına yakın olduğunu, ancak geçiş yaşlarının geciktiğini ortaya koyuyor. Üniversiteyi 22–23 yaşında bitiren bir birey, dijital çağın hızına göre geç bir başlangıç yapmış demektir.

Sonuç

4+4+4+Yüksek Okul modeli, bir dönem Türkiye’ye disiplin kazandırmış olsa da, çağın ihtiyaçlarına cevap verememektedir. Bugün ihtiyaç duyulan, süreyi uzatmak değil; öğrenmenin etkinliğini ve etkisini artırmaktır.

Yeni model, genç nüfusun üretkenliğini erken yaşta harekete geçirecek; yükseköğretimde esneklik ve modüler yapıyı güçlendirecek; öğrenmeyi hayatın merkezine yerleştirecek bir vizyon sunmaktadır.

Eğitimde gerçek reform, niceliğin değil, niteliğin yeniden tanımlanmasıyla gerçekleşir. 20 yaşında tamamlanan etkin (Üniversite eğitimi dahil) öğrenme modeli, Türkiye Yüzyılı’nın entelektüel zeminini kuracak bir medeniyet hamlesi olacaktır.

Saygılarımla

Prof. Dr. Ayhan ERDEM – Köşe Yazarı
aerdem@gazeteankara.com.tr
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi
Gazete Ankara Dijital Haber Portalı

 

Prof. Dr. Ayhan ERDEM

Prof. Dr. Ayhan ERDEM

Gazete Ankara Dijital Haber Portalı EĞİTİM

YORUM YAP

Yorumu Gönder

YORUMLAR (0)