YAZARLAR

22 Aralık 2025 Pazartesi, 00:00

Alo Demeniz Yetiyor! Sessiz Aramaların Görünmeyen Tehlikesi

Dijital çağ, yaşamımıza sayısız kolaylık katarken, yeni ve sinsi riskleri de beraberinde getiriyor. Eskiden dolandırıcılık denildiğinde yalnızca telefonu açıp kandırılmak akla gelirdi. Ancak teknoloji geliştikçe dolandırıcılık yöntemleri de sessiz, sofistike ve daha tehlikeli hâle geliyor. Türkiye’de son dönemde karşılaşılan ve “silent vishing” olarak adlandırılan sessiz aramalar, bu dönüşümün en çarpıcı örneklerinden biridir.


Bu yöntemde bilinmeyen numaralardan yapılan aramalar, alışılmış dolandırıcılık senaryolarının aksine konuşma içermiyor. Arayan taraf sessiz; ancak amaç çok net: Karşı tarafın telefonu açıp refleks olarak “alo” demesi. Bu basit kelime, dijital sistemler açısından değerli bir veri anlamına geliyor. Telefonun aktif olduğu, hattın gerçek bir kişiye ait olduğu ve konuşmaya uygun olduğu teyit ediliyor. Sonrasında bu numaralar, yasa dışı reklam listeleri, sahte kampanyalar ve diğer dolandırıcılık girişimleri için kullanılıyor.

Risk bununla sınırlı değil. Sesimiz, parmak izi veya yüz gibi biyometrik bir veri olarak kabul ediliyor. Kısa bir “alo” bile, yapay zekâ sistemleri tarafından analiz edilebilen bir örnek hâline gelebiliyor. Yapay zekâ destekli ses taklit teknolojileri artık öylesine ilerledi ki, kısa ses kayıtları kullanılarak bir kişinin sesi taklit edilebiliyor ve yakın çevresi aranabiliyor. “Oğlunuzum”, “Acil paraya ihtiyacım var” gibi ifadeler, doğru ses tonuyla söylendiğinde en temkinli bireyleri bile yanıltabiliyor. Bu nedenle sessiz aramalar, sıradan dolandırıcılık olmaktan çıkıp, kişisel veri ve dijital kimlik güvenliğini doğrudan tehdit eden ciddi bir risk hâline geliyor.

Dijital güvenlik artık yalnızca şifreleri korumakla sınırlı değil. Sesimiz, yüzümüz, hatta konuşma biçimimiz dijital dünyada kimliğimizi doğrulayan veriler hâline geldi. Günlük yaşamda farkında olmadan söylediğimiz “sıradan“ kelimeler, dijital kimliğimizin anahtarına dönüşebiliyor. Dolayısıyla “sadece alo dedim” düşüncesi, günümüz teknolojik gerçekliği karşısında geçerliliğini yitirmiş durumda.

Bireysel olarak yapılabilecekler basit ama etkili: Bilinmeyen numaralara cevap vermemek, cevap verildiyse konuşmadan hattı kapatmak, ses örneği bırakmamak gerekiyor. Akıllı telefonların “bilinmeyen numaraları sessize alma” ve “spam çağrıları engelleme” özellikleri aktif hâle getirilmeli. Operatörlerin sunduğu koruma servisleri ve güvenilir çağrı filtreleme uygulamaları da bu noktada yardımcıdır.

Toplumsal farkındalık da en az bireysel önlemler kadar önemlidir. Özellikle yaşı kemale ermiş bireyler, gençler ve teknolojiye aşina olmayan kullanıcılar bu yöntemler konusunda bilgilendirilmelidir. Aile içi kısa uyarılar, büyük maddi ve manevi kayıpların önüne geçebilir.

Özetle, dolandırıcılık yöntemleri teknolojiyle birlikte sürekli evrilmektedir. Klasik telefon dolandırıcılıkları, sahte teklifler veya acil para taleplerine dayanırken, günümüzde sessiz aramalar, yapay zekâ destekli ses taklitleri ve biyometrik veri manipülasyonları gibi çok daha sofistike boyutlara ulaşmıştır. Sessiz aramalar ilk bakışta zararsız görünse de, dijital dünyada en büyük tehlikeler, fark edilmeyen yöntemlerle gelir.

En güçlü savunma bilgi, farkındalık ve sağduyudur. Dijital güvenlik, sadece güçlü şifreler veya antivirüs yazılımlarıyla sağlanamaz; bilinçsizce söylenen tek bir kelime, küçük bir veri parçası tüm dijital kimliğimizi tehlikeye atabilir. Bu nedenle bilinçli olmak, teknolojiyi doğru kullanmak ve çevremizi bilgilendirmek hayati önemdedir.

Güvenlik kültürü, yalnızca bireysel önlemlerle sınırlı kalmamalıdır. Aileler, okullar, işletmeler ve kamu kurumları dijital dolandırıcılık risklerini açıklayan rehberler ve farkındalık programları geliştirmelidir. Sessiz bir aramanın bile maddi ve manevi sonuçlar doğurabileceğini anlamak ve anlatmak toplumun her kesiminde köklü bir farkındalık yaratacaktır.

Sonuç Olarak

Kısaca, dijital güvenlik bir teknoloji meselesi olduğu kadar bir kültür ve bilinç meselesidir. Sessiz aramalara karşı en etkili savunma, bilgili ve dikkatli bir toplum oluşturmaktır. Teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin, farkındalık ve sağduyu her zaman en güçlü kalkan olacaktır. Sessiz aramalar küçük görünse de, bazen en sessiz sesler en büyük tehlikeleri fısıldar. Her “alo” cevabı, dijital dünyada bir uyarı olarak görülmelidir. Bu konuda bilinçli olmak, sadece kendimizi değil çevremizi de korumanın anahtarıdır.

Saygılarımla

Prof. Dr. Ayhan ERDEM – Köşe Yazarı
aerdem@gazeteankara.com.tr
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi
Gazete Ankara Dijital Haber Portalı

YORUM YAP

Yorumu Gönder

YORUMLAR (0)