YAZARLAR

27 Aralık 2025 Cumartesi, 21:00

CUMARTESİ OKUMALARI NO:5 Cumhuriyeti Kuran Şehirler: Dünün İradesinden Yarının Sanayi Haritasına

Bu köşe yazısı; ASO’nun “Cumhuriyeti Kuran Şehirler” buluşmasını konu alan ve Ankara’nın sanayi–teknoloji vizyonunu yetkinlik, ekosistem ve iş birliği ekseninde ele alan haberimizin perspektifini genişletmek; Türkiye ölçeğinde tarihî birikim ile geleceğe dönük üretim kapasitesini aynı çerçevede okumak amacıyla kaleme alınmıştır. Haberi okumak için: Gazete Ankara’daki ilgili haber

Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin 106. yılı vesilesiyle düzenlenen “Cumhuriyeti Kuran Şehirler” buluşması, ilk bakışta bir anma programı gibi okunabilir. Oysa dikkatle bakıldığında bu toplantı, Türkiye Cumhuriyeti’nin dününü bugüne bağlayan ve geleceğe dönük bir ortak akıl zemini arayan güçlü bir işarettir. Samsun, Amasya, Erzurum, Sivas ve Ankara’nın oda başkanlarını aynı salonda buluşturan bu fotoğraf, tarihe ait bir hatırayı değil; geleceğe ilişkin bir sorumluluğu hatırlatmaktadır.

Bugün dünyada üretim ve teknoloji rekabeti yalnızca şirketler arasında değil; şehirler, bölgeler ve ekosistemler arasında yaşanıyor. Tedarik zincirleri yeniden şekilleniyor, savunma ve güvenlik başlığı ekonomik bağımsızlığın ayrılmaz parçası haline geliyor, yüksek katma değerli üretim “milli güç” tartışmasının merkezine oturuyor. Böyle bir dönemde, Cumhuriyeti kuran şehirlerin temsilcilerinin “ortak vizyon” çağrısıyla buluşması, geçmişin sembollerini bugünün ihtiyaçlarına tercüme eden bir stratejik dil arayışıdır.

Kuruluş coğrafyası: Bir tarihin değil, bir yöntemin adı

Samsun, Amasya, Erzurum, Sivas ve Ankara… Bu isimler çoğu zaman tarih kitaplarında bir kronoloji olarak geçer: bir başlangıç, bir bildiri, bir kongre, bir karar ve bir devlet. Fakat bu güzergâh aslında kronolojiden fazlasıdır; bir yöntemdir. Bu yöntem, üç temel unsur üzerine kuruludur: irade, birlik ve kurum.

Samsun bir “başlangıç cesareti”dir. Amasya “milletin iradesini” ilan eder. Erzurum, “bağımsızlık kararlılığı”nı pekiştirir. Sivas, “birlik ruhu”nu örgütler. Ankara ise devlet aklıyla bu iradeyi kurumsal mimariye dönüştürür. Bu hat, Cumhuriyetin yalnızca siyasi bir kuruluş hikâyesi olmadığını; aynı zamanda bir “kalkınma aklı” ürettiğini de gösterir. Çünkü kurucu kuşak, bağımsızlığı yalnız sınırların güvenliği olarak değil; yoksulluğu, geri kalmışlığı ve dışa bağımlılığı aşma iradesi olarak tarif etmiştir.

Bugün, bu şehirlerin sanayi odaları üzerinden yeniden bir araya gelmesi, işte bu yöntemi çağın şartlarıyla yeniden kurma arzusunu ima eder: Birlikte düşünmek, birlikte üretmek ve birlikte büyümek.

Ankara’nın yeni anlamı: Başkentten “yüksek katma değer” merkezine

Ankara’nın modern Türkiye’deki rolü, geleneksel “idari başkent” tanımını çoktan aşmış durumda. Savunma sanayii, havacılık, yazılım, ileri malzemeler, medikal teknolojiler ve makine imalatı gibi alanlarda oluşan güçlü ekosistem; Ankara’yı aynı zamanda “teknolojik kapasite başkenti” haline getiriyor. Bu dönüşüm tesadüf değil. Üniversite yoğunluğu, teknopark ağı, kamu araştırma altyapısı, organize sanayi bölgeleri ve savunma sanayiinin kümelenme yapıları; başkentin üretim ve Ar-Ge profilini belirleyen temel unsurlar.

Bu nedenle “Cumhuriyeti Kuran Şehirler” finalinin Ankara’da yapılması, sembolik olduğu kadar stratejiktir. Çünkü Ankara, ortak hedeflerin koordinasyonu için güçlü bir eşgüdüm noktası sunar. Başka bir ifadeyle; Ankara yalnızca “karar merkezidir” değil, aynı zamanda “tasarım, mühendislik ve teknoloji üretim merkezidir.”

Türkiye ölçeğinde mesaj: Şehirler arası rekabet değil, şehirler arası tamamlayıcılık

Bugünün ekonomisi, tekil başarı hikâyeleriyle değil; tamamlayıcılığı yüksek ağ yapılarıyla büyüyor. Bir şehir savunmada, diğeri yazılımda, bir başkası makinede, öteki lojistikte güçlenirken; asıl sıçrama bu parçaların birbirine bağlandığı yerde ortaya çıkıyor. Bu nedenle, oda başkanlarının bir araya gelişi, “bölgesel rekabet” dilinden “bölgesel tamamlayıcılık” diline geçiş için önemli bir zemin sunuyor.

Cumhuriyetin kuruluş rotası, aslında bugünün kalkınma rotası için de bir metafor olabilir: Meşale (enerji ve motivasyon), irade (karar), kararlılık (süreklilik), birlik (örgütlenme) ve devlet aklı (kurumsallaşma). Bu beşlinin her biri, günümüz kalkınma gündeminde somut karşılıklara sahiptir:

  • Meşale: girişimcilik ve yeni teknoloji alanlarına cesur yatırım
  • İrade: planlama, hedef koyma ve ölçülebilir performans disiplini
  • Kararlılık: insan kaynağı politikalarının sürdürülebilirliği
  • Birlik: kümelenme, tedarik eşleştirme, ortak proje yönetimi
  • Devlet aklı: regülasyon, teşvik mimarisi ve ulusal strateji uyumu

Türkiye, ikinci yüzyılını “yüksek katma değerli üretim” hedefiyle inşa edecekse, bu hedef şehirlerin ayrı ayrı koştuğu bir yarış değil; birlikte yürüttüğü bir ulusal program olmak zorunda.

“Ortak vizyon”un sınavı: Güzel cümle değil, somut mekanizma

Bu tür buluşmaların en kritik eşiği şudur: Toplantı, güçlü bir temenni metni olarak kalacak mı; yoksa takip edilebilir bir iş birliği mekanizmasına mı dönüşecek?

Gazete Ankara’nın editöryel bakışıyla, ortak vizyonun gerçek ölçüsü, şu somut adımların atılıp atılmamasıdır:

1.     Ortak Proje Havuzu ve Takvim
Şehirlerin oda ve borsalarının belirli temalarda (savunma/havacılık, yazılım, makine, ileri malzeme, medikal) ortak çağrı takvimi oluşturması; proje eşleştirme masası kurması.

2.     Kümelenme ve Tedarik Köprüsü
Ankara’nın savunma ve yüksek teknoloji tedarik zincirini; diğer illerin sanayi kabiliyetleriyle tamamlayacak eşleştirme modelleri.

3.     İnsan Kaynağı Konsorsiyumu
Mesleki eğitim–üniversite–sanayi hattında şehirler arası ortak sertifika programları, staj ve istihdam protokolleri; nitelikli iş gücünü büyütecek “ortak standart” üretimi.

4.     Ar-Ge ve Ticarileştirme Hattı
Teknoparklar arası iş birliği, ortak test/sertifikasyon altyapısı, fikri mülkiyet paylaşımı ve pazara erişim için ortak bir “ticarileştirme ajandası”.

5.     Yatırım ve İhracat Masası
Birlikte fuar stratejisi, birlikte pazar önceliklendirme (Türk Dünyası, Orta Doğu, Balkanlar, Afrika), birlikte marka iletişimi.

Bu mekanizmalar kurulmadıkça, ortak vizyon söylemi geniş bir çerçevede kalır; kurulduğunda ise Cumhuriyetin ikinci yüzyılına yakışır “ortak kalkınma hattı”na dönüşür.

Gelecek çerçevesi: İkinci yüzyılın yeni “bağımsızlık” tarifi

Cumhuriyetin ilk yüzyılı, devletin kurulduğu, temel altyapının inşa edildiği ve kurumların yerleştiği bir yüzyıldı. İkinci yüzyıl ise teknoloji, veri, yapay zekâ, nitelikli insan gücü, sürdürülebilir enerji ve küresel rekabet gibi alanlarda daha karmaşık bir sınav sunuyor.

Bugünün bağımsızlık tartışması; yalnız sınır güvenliği üzerinden değil, aynı zamanda teknolojiye erişim, kritik bileşen üretimi, yazılım egemenliği, tedarik güvenliği ve enerji arzı üzerinden yürümektedir. Bu nedenle “Cumhuriyeti Kuran Şehirler” buluşması, tarihî bir hatırlatmanın ötesinde, yeni bir bağımsızlık tanımına kapı aralamaktadır: Üretmeyen, yenilik yapmayan ve teknoloji geliştirmeyen toplumların stratejik otonomisi zayıflar.

Ankara’nın “sanayi ve teknoloji başkenti” hedefi, bu bağlamda yalnız Ankara’ya ait bir hedef değildir. Bu, Türkiye’nin ikinci yüzyıl hedefidir. Ankara bu hedefin koordinasyon ve kapasite merkezlerinden biri olabilir; ama başarı, şehirler arası tamamlayıcılığın kurumsal hale gelmesine bağlıdır.

Son söz yerine: Hafta sonuna not

Bu buluşmanın kıymeti, geçmişi anarken geleceği tasarlamaya çalışmasındadır. Cumhuriyeti kuran şehirlerin temsilcileri, aynı masada bir araya gelerek şunu söylüyor: Tarih, yalnızca hatırlanacak bir hikâye değil; bugünü yönetecek ve yarını kuracak bir kılavuzdur.

Eğer bu toplantı somut programlara, ortak projelere ve kalıcı mekanizmalara dönüşürse, “Cumhuriyeti Kuran Şehirler” ifadesi yeniden anlam kazanır: Bu kez şehirler, Cumhuriyeti yalnız kuran değil, ikinci yüzyılda onu “yüksek teknoloji ve yüksek refah” ile taçlandıran iradenin de taşıyıcısı olur.


Dr. Oğuz Poyrazoğlu
Gazi Üniv. Öğr. Üyesi
Gazete Ankara Dijital Haber Portalı – Köşe Yazarı
Kurucu & Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
opoyrazoglu@gazeteankara.com.tr

YORUM YAP

Yorumu Gönder

YORUMLAR (0)